Thumbnail
  • 07.09.2022

İŞARET DİLİ VE TARİHÇESİ

 

Dilbilimsel anlamda dil olmadıklarına dair oluşan yanlış kanının aksine işaret dili herhangi bir konuşma dili kadar önemli ve komplikedir. İşaret diline dair en eski yazılı kayıtlar M.Ö. 5. yüzyıla dayanmaktadır.

 

Platon’un Kratylos Diyaloğunda Socrates Şöyle Der:

“Eğer sesimiz veya dilimiz olmasaydı ve birbirimize bir şeyler anlatmak isteseydik, tıpkı şu an ahraz insanların yaptığı gibi ellerimizi, kafamızı ve bedenimizin geri kalanını hareket ettirerek işaretler yap.’’

19. yüzyıla kadar işaret dillerine dair bilinenlerin çoğu, sözel dilden işaret diline kelime aktarımı yapmayı kolaylaştırmak için üretilen el ile yapılan parmak alfabesi ile sınırlıydı. Dünyada kaç tane işaret dili olduğu bilinmemektedir. Yıllar içerisinde işitme engelli bireyler birbirleriyle iletişim kurabilmek için farklı işaret dilleri geliştirerek kullanmışlardır. Genelde her ülkenin kendi işaret dili bulunmakla beraber, bazılarında bu sayı birden fazladır. Ethnologue’un istatistiklerinde kayda geçmiş 137 tane işaret dili sayılmaktadır. Bazı işaret dillerinin yasal statüsü bulunurken diğerlerinin hiçbir statüsü bulunmamaktadır. İlk parmak alfabesini Pedro Ponce’de León’un (1520 – 1584) geliştirdiği söylenir. 1620’de Juan Pablo Bonet Madrid’de Dilsiz insanlara konuşmayı öğretmek için harflerin ve sanatın indirgenmesi adlı kitabı yayımlamıştır. Bu işaret dili sesbilgisi ve parmak alfabesi ile oluşturulan ilk modern eser olarak kabul edilir. İşaret dili ile ilgili çalışmalar süreklilik arz etmiştir Britanya’da, İngiltere’de Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerde çalışmalar devam etmiştir 1720 yılına geldiğimizde, İngiliz parmak alfabesi şimdiki formunu neredeyse oluşturmuştur. İngiliz işaret dili alfabesi Hindistan, Avustralya, Yeni Zelanda, Uganda ve Güney Afrika gibi eski İngiliz kolonilerinde ve Yugoslavya, Karayipler’deki Büyük Kayman Adası, Endonezya, Norveç, Almanya ve Amerika Birleşik Devletleri gibi yerlerde de sağır toplulukları tarafından kullanılmıştır. En büyük atılım ise; 1857’de Washington, D.C.’de sağırlar için bir okul kurulması oldu. Okul 1864’te Ulusal Sağır-Dilsiz Koleji daha sonra da Gallaudet Üniversitesi oldu. Bu okul dünya üzerinde sağırlara sosyal bilim konusunda eğitim veren tek okul olmuştur.

İşitme engelli insanlar günümüze kadar farklı terimlerle isimlendirilmiştir. İşitme engelli, sağır, sağır ve dilsiz, ahraz, işitme ve konuşma engelli, lal gibi çeşitli tanımlamalarla adlandırılmışlardır. İşitme engelliler hem II. Bayezid ve Fatih Sultan Mehmet döneminde sarayda bulundukları kayıtlardan bilinmektedir. O dönemde düzenli maaşları ve onlara özgü kıyafetleri vardı.

Türk işaret dilinin tarihçesi ve gelişimi

Türk İşaret Dili, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetindeki işitme engellilerin kullandığı dildir. Kaynaklarda eski dönemlerden bu yana Türk İşaret Dilinin varlığı ile ilgili sınırlı bilgiler bulunmakladır. Dil bilgisi ve söz dizimi özellikleri konusunda bilgiler neredeyse yok denecek kadar azdır. Kayıtlar da rastlandığı kadarıyla Yusuf Has Hacib, ünlü eseri Kutadgu Bilig’de işaretle anlaşabildiği yazmaktadır. Bununla birlikte kaynaklardaki rastlanan en eski bilgiler Türk İşaret Dilinin niteliği, kapsamı ve özelliklerinden ziyade, işitme engellilerin kişilikleri ve yaşamları ile ilgili olan anlatılardır. Bu kaynaklarda yer alan bilgilerin neredeyse tamamı, Osmanlı Devleti’nde resmî görevlerde bulunan işitme engellilerle alakalıdır. Dilsiz veya bizebân denilen işitme engelliler, haremde görevlendiriliyorlar gizlilik gerektiren işler dışında zaman zaman da cellât olarak kullanılıyorlardı...

Topkapı sarayı’nda dilsizler

Bu konuda en önemli bilgi saray da yaşayan Leh asıllı Ali Ufkî Bey’e aittir. Saray da kalan dilsizler, işaret dilinde uzmanlaştıkları gibi, her şeyi işaretlerle ifade edebilecek duruma gelmişlerdir. Yaşlandıklarında maaş bağlanıp, yeni gelen genç dilsizlere işaret dilini öğretmektedirler.

Bu bilgilerden 17. yüzyıldaki Türk İşaret Dilinin genel özellikleri ve işleyişi konusunda bazı genel sonuçlara ulaşmak mümkündür. Saraya gelen genç dilsizler, öncesinde işaret dilini bütün olarak bilmemektedir. Saray da yetişmiş yaşlı dilsizlerden öğrenmekteydiler. Yazı dışında özel isimlerin, öğretilmesi ise sadece parmak alfabesiyle mümkündür. O halde;  o dönemde parmak alfabesinin kullanıldığı sonucu ortaya çıkar.

Osmanlı Devleti’nin son günlerinde (1922) bile, Bâbıâli’de dört tane dilsiz kalmıştı. Bu emektar dilsiz hocalar Osmanlı kabinesine hizmet etmişlerdir.

“Batı da ise durum biraz farklı idi… işaret dili hiçbir kurumun parçası değildi.” Bu işaret dilinin tam detaylarına maalesef sahip değiliz. Fakat II. Abdülhamid’in kurduğu sağır-dilsiz mektebi, bu işaret dili geleneğini sürdürüyordu. Günümüz de kullanılan Türk İşaret Dili’nin, Osmanlı sarayındaki işaret dilinin devamı olduğu varsayılabilir.

“Allah, kulunun bir uzvunu alınca, diğerlerini güçlendirir”

Sarayda bulunan sağır-dilsizler son derece zeki, Hâfızaları çok güçlü kişilerdi. Olayları ve bilgileri en ince ayrıntısına kadar hatırlarlar ve ifade yetenekleri gelişmiş kimselerdi. Karikatürize etmekte çok ustalaşmışlardı.

Mesela, sağ ellerini parmakları açık tuğ gibi başlarına götürdüklerinde padişahı, sağ ellerini yumruk yaparak sadece başparmağını dimdik yukarı kaldırdıklarında “birinci” anlamında sadrazamdan bahsettikleri anlaşılırdı.

Bölgeler ve dilbilimsel bağı

İşaret dillerinin bulunduğu bölgelerdeki konuşma dilleriyle arasında çoğunlukla dilbilimsel bir bağı bulunmaz. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, dünya genelinde total de 466 milyon işitme engelli yaşıyor. Bu kişilerin 34 milyonu 15 yaş altı çocuklardan oluşuyor.

II. Abdülhamit döneminde açılan İşitme Engelliler Okulu Sultanahmet Ticaret okulunun içerisinde yer almaktaydı. Bu okul Cumhuriyet’in ilk yıllarında İzmir de bulunan Sağır, Dilsiz ve Körler Müessesesi ile birleştirildi. Zaman içerisinde Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 1995 yılında “Yetişkinler İçin İşaret Dili Kılavuzu” adlı eser yayınlanmış ve ardından 2012 yılında Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırlanmıştır. 2015 yılında ise bu sefer devreye Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı girmiş Türk İşaret Dilinin dil bilgisi yapısı hakkında kapsamlı bir çalışma başlatılmış ve 2015 yılında “Türk İşaret Dili, Dil Bilgisi Kitabı” yayımlanmıştır.

1924 yılında İzmir Sağır Dilsiz ve Körler okuluna müdür olarak atanan Dr. Necati Kemal, göreve başladıktan itibaren işitme engellilerin eğitimin de yöntem değişikliğine gitmiştir. Dr. Necati Kemal Kip, işaret diliyle eğitim yerine onları konuşturmaya yönelik çalışmalar başlatır. Dr. Kip, İstanbul Dilsiz okulun da sürdürülen bu eğitim sistemini şu sözlerle eleştirecektir:

Ampirik metotla yani parmak işaretleriyle çalışırlarmış. Musevi müessisin vefatından sonra yetiştirdiği birkaç öğrencisi daha sonra bu okulda sırasıyla öğretmenlik yapmışlar. Dr. Necati Kemal Kip, özellikle dilsizlik kavramı ve Dilsiz okulu adı üzerinde durur ve bu adlandırmaları “büyük bir zihniyet hatası” olarak niteler: Evvela bu düşünceleri düzenlemekle işe başladık. Asrî ve ilmî esaslar üzerine bir kadro vücuda getirerek tedrisat ve temrin programlarını bu esasa göre düzenledik. “Dilsiz söylemez” telakkisi bir akide hâline gelmişti. birkaç ay içinde bunu “Dilsiz söyler” hâline çevirerek, bu ampirik kanaatleri sökmek üzere henüz beş altı aylık bir temrine tabi çocukları ilk Türk Tıp Kongresine arz ettik.

Dünyada işaret dilinin öğretimi ve önemi 60’lı yıllar itibariyle yaygınlaşırken, biz de Türk İşaret Dilinin öğretimine son verilmiş, hatta işitme engellilerin bu dille iletişimi bile yasaklanmıştır. Buradaki amaç ise, işitme engellilerin sözel eğitiminin pekiştirilmesiydi. İşaret dilinin konuşmaya engel olduğu İşitme engellilerin konuşturulması gibi bir düşünceyle işaret dili yasaklanmış ve bunun neticesinde Türkiye’deki işaret dili eğitim/öğretimi ile dünya ülkeleri arasındaki fark neredeyse 60 yıl geri bırakılmıştır. O zamana kadar Türk İşaret Dili üzerine yapılan bilimsel araştırmalar da neredeyse hiç yapılmamış gibi bir gerilemeye yol açmıştır.

Türk işaret dilinde yeni bir dönem

2005 yılında çıkarılan 5378 sayılı Özürlüler Kanunu ile Türk İşaret Dili serbest bırakılmış ve Dilin geliştirilmesi, yaygınlaştırılması konusunda yetki Türk Dil Kurumu’na verilmiştir. Bu sistemin oluşturulması ve uygulanmasına yönelik çalışmalar Türk Dil Kurumu Başkanlığı koordinatörlüğünde, Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığınca ortak olarak alınacak kararlarla belirlenir.” hükmü getirilmiştir.  

O dönemde Türk Dil Kurumu Türk İşaret Dili tarihinde bir ilki gerçekleştirmiş ve 7-8 Haziran 2007 tarihlerinde Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı’nı toplamıştır. İlk kez düzenlenen bu Birinci Türk İşaret Dili Çalıştayı’na ülkemizde işaret dili üzerine çalışan, işaret dilinin öğretimini yapan, bu konu da gönüllü kişiler ile kurumların temsilcileri davet edilmiştir. Bilimsel bildirilerin sunulduğu Çalıştay işitme engelli vatandaşlarımız üzerinde olumlu bir etki bırakmış ve Türk İşaret Dilinin yaygınlaştırılması konusunda iyimser bir hava oluşturmuştu. Ayrıca Türkiye İşitme Engelliler Millî Federasyonunun Çalıştay da 7 Haziran gününün Türk İşaret Dili Bayramı olarak kutlanması önerisi büyük ilgi görmüştü.

Çalıştay ’da birden fazla biçimi bulunan Türk İşaret Dilinin alfabesi ve her bir harfinin tek bir işaretle ifade edilecek şekle getirilerek somut bir adım atılmış ve Türk İşaret Dili Parmak alfabesi belirlenmiştir. Bu alfabe, 12 Temmuz 2007 günü Türk Dil Kurumunda düzenlediği törence zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından kamuoyuna duyurulmuştur.

Türk İşaret Dili tarihindeki ikinci Çalıştay ise 2010 yılında düzenlenmiş yurt içinden 35, yurt dışından 4 olmak üzere toplam da 39 kişi katılmıştı. Birçok bilimsel bildirinin konuşulduğu ve tartışıldığı Çalıştay da üç ayrı çalışma grubu oluşturulmuş ve beşer oturum gerçekleştirilmiştir.

İşaret dilinin genel özellikleri

Sözlü diller de olduğu gibi gramer yapısı vardır.

Bölgelere göre farklılıkları vardır.

İşaretlerde ek kullanılmaz.

Her ülkenin kendine özgü işaret dili bulunmaktadır.

Türk işaret dili, Türkiye’de ve KKTC de ki işitme engelliler tarafından kullanılmaktadır.

Sözlü Türkçe ile işaret dili cümle dizilimleri birbirlerinden farklıdır.

Aynı işaret birden fazla anlama gelmektedir.

Sıfatlar isimlerden sonra gelir.

İşaretlerin yeri önemlidir.

El şekillerine, jest ve mimikler önemlidir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünün Ulusal Engelli Veri Sisteminde kayıtlı ve hayatta olan Türkiye’deki engellilere yönelik olarak yayınlanan verilere göre Türkiye’de yaklaşık 4 milyon işitme engelli birey vardır.

Sonuç

Türk İşaret Dili tarihinde devrim niteliğindeki bu çalışmalar ne yazık ki daha sonra yürütülemedi ve sonuçlandırılamadı. Bilimsel ölçütlerle ve ilkelerle yürütülecek çalışmalar sonucunda Türk İşaret Dili bir nitelik kazanamadı. Projelendirilmiş ve bütçelendirilmiş çalışmaların tamamlanması yerine yalnızca fotoğraflardan oluşan pdf dosyaları şeklinde hazırlanan Türk İşaret Dili Sözlüğü, 13 Temmuz 2012 günü sanal ortamda kullanıma sunuldu. Bu çalışmada farklı biçimlerde anlatılan kavramların var olan bütün biçimleri gösterilmemiş; örnek cümleler verilmemiştir. Diğer taraftan Boğaziçi Üniversitesi, Koç Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi gibi sınırlı sayıdaki birkaç üniversite de Türk İşaret Dili üzerine bilimsel çalışmaların yürütülmesinin, Türk İşaret Dilinin öğretim programına alınmasına dair atılımlar olduğunu belirtmek gerekir. Bu çalışmalarla Türk İşaret Dilinin ölçünlü duruma getirilerek görme engelliler ile iletişim de birliktelik sağlanacağı gibi, Türk Cumhuriyetleriyle de işaret dili birlikteliği de gerçekleştirilebilir.

Kaynakça

Prof. Dr. Şükrü Halûk AKALIN- TÜRK İŞARET DİLİ

http://www.tidted.org/turk-isaret-dilinin-gelisim-sureci/

https://www.ekrembugraekinci.com/article/?ID=873

https://isaretdili.ego.gov.tr/isaret-dili-tarihcesi/

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği