Thumbnail
  • 15.10.2023

Havacılığın sadece uçakla sınırlı olmadığını belirten Emekli Kıdemli Pilot Prof. Dr. Ragıp Kutay Karaca; havacılığın gerek hava kuvvetleri gerekse de yolcu ve kargo taşımacılığıyla bir bütün olduğu vurgusunu “Havacılık bir tutku ve yaşam şekli. Havacılığı bir yaşam tarzı olarak benimsemezseniz havacı olamazsınız” diyerek belirityor.

Hocam, öncelikle Türk havacılık tarihine yönelik özet bir değerlendirme rica ediyoruz sizden…

Türk havacılığının kuruluş çalışmaları; 1909’da Mahmut Şevket Paşa’nın direktifi ile başlamış, 1911’de ilk havacılık komisyonu kurulmuştur. Havacılık Mektebi oluşturularak pilot ve makinist yetiştirmek hedeflenmiş ve gelecek savaşlarda havacılığın etkili kullanılması için hazırlık yapılması öngörülmüştür. 1912-1913 tarihleri arasındaki Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı’nda, Osmanlı Devleti’nin, elinde hiçbir hava aracının bulunmaması ve mevcut olanların da etkili kullanılmaması savaşın kaybedilmesinde en önemli etken olmuştur. Osmanlı havacılığı envanterine 1912-1918 tarihleri arasında yaklaşık 450-500 tayyare alınmıştır. 

Kuşkusuz havacılık tarihimizde birçok önemli kırılma anları yaşadık… Ve bunlar arasında öne çıkan ismlerden biri de Vecihi Hürkuş… Neler söylersininiz Vecihi Hürkuş’a dair? 

Kurtuluş Savaşı’nın ardından İzmir’de Yunan uçaklarından kalan malzemeleri kullanarak ilk Türk uçağını yapan isim Vecihi Hürkuş… Ve yaptığı uçağa, Vecihi K-VI adını vermiştir. Uçabilirlik Sertifikası için başvuran Vecihi Hürkuş, “Tayyarenin teknik vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilememiştir” cevabını almıştır. Uçuş izni alamayan uçak, uzun bir süre İzmir Meydanı’nda kalmıştır. 28 Ocak 1925 tarihinde Vecihi Hürkuş, ceza almayı göze alarak 25 dakika uçmuştur. Asla vazgeçmeyen Vecihi Hürkuş, uçuş sertifikası alabilmek için Çekoslovakya’ya gitmiştir. Uçağının parçalarını tek tek söküp götüren Hürkuş, sonunda uçuş iznini almış ve Prag’dan Türkiye’ye uçmuştur. Bu uçuş aynı zamanda bir Türk uçağının Avrupa semalarında uçtuğu ilk uçuş olarak tarihe geçmiştir.

Cumhuriyetimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk havacılığının gelişimi üzerindeki etkisine dair neler söylersiniz?

Atatürk, havacılık alanındaki gelişmeleri takip ederek, Türkiye’de tatbiki için adımlar atılmasını sağlamıştır. Ona göre insanlığın hizmetine girecek en büyük gelişmeler havacılık alanında olacaktı. Hatta gün gelecek, insan oğlu uzaya, başka dünyalara gidecek, Ay’ı ve benzeri gezegenleri bile fethedecekti. İşte bu çağdaş savaşlar da göklerde üstün olan uluslar tarafından kazanılacaktı. Gazi Mustafa Kemal Paşa, 1936 yılında Eskişehir Tayyare Alayı’na yaptığı ziyarette “Geleceğin en etkili silahı da, aracı da hiç kuşkunuz olmasın tayyaredir. Bir gün insanoğlu tayyaresiz de göklerde yürüyecek, gezegenlere gidecek, belki de aydan bize haber yollayacaktır. Bu mucizenin gerçekleşmesi için 2000 yılını beklemeye gerek kalmayacaktır. Gelişen teknoloji daha şimdiden bunu müjdeliyor. Bize düşen görev ise, batıdan bu konuda fazla geri kalmamayı temindir” diyerek gençleri havacılığa teşvik ediyordu.

1924 yılında Atatürk’ün direktifleri ile savunma sanayisinin en önemli kolu olan havacılık alanınız temelini teşkil eden uçak sanayinin kurulmasına karar verildi. Buna istinaden Versay Antlaşması ile uçak imalatına kısıtlama getirilen Almanya’nın mevcut birikiminden faydalanmak üzere, 15 Haziran 1924 tarih ve 595 sayılı Kararname ile Ticaret Vekili Başkanlığında teşkil edilen komisyon uçak ve motorları Türkiye’de imal edecek bir fabrikanın kurulması için Alman Junkers firması ile görüştü ve teklif istedi. Junkers firmasının teklifi değerlendirmesi ve 5 Nisan 1925 tarihinde Uçak Fabrikası Ödenek Kanunu’nun çıkartılmasını takiben Tayyare Motor Fabrikası tesisi için, Türk Hükûmeti ile Junkers şirketi arasında bir Türk Anonim Şirketi kurulması ve mukavelenamenin Maliye Vekili Hasan Bey Tarafından imzalanması 15 Ağustos  1925 Tarih ve 2347 sayılı Kararname ile kabul edildi. Bu mukavelename 7 Ekim 1925 tarihinde Hükûmet tarafından onaylandı. Bu şekilde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yabancı sermayeli şirketlerden biri olan ”TOMTAŞ-Tayyare ve Motor Türk Anonim Şirketi” kuruldu. Fabrika faaliyete geçinceye kadar hava kuvvetlerinin ikmali için gerekli avcı, keşif ve bombardıman uçaklarının Almanya’daki Junkers Fabrikası’ndan satın alınmasına da karar verildi.

TOMTAŞ’ın gayreti, Hükûmet’in desteği ve Hava Kuvvetleri’nin iş birliği ile “Kayseri’de Uçak Fabrikası, Eskişehir’de Uçak Bakım Onarım Atölyesi” kuruldu.

Hocam, kıdemli bir pilot olarak “havacılık” sizin için ne anlam ifade ediyor? 

Eğer ulusal güvenlikten bahsediyorsak, ulusal güvenliğin en temel noktası hava sahası. Yani sana yukarıdan bakan o uçsuz bucaksız derinlikteki alanı kontrol etmekle geçiyor. Şimdi bu uçsuz bucaksız alanı kontrol etmezsen neler olur? Herkes havacılık deyince ilk akla uçak geliyor. Ama havacılık yalnızca uçakla sınırlı bir şey değil. Hava güvenliği deyince akla yine yalnızca ilk etapta uçaklar geliyor. Ama yine hava güvenliği yalnızca uçakla sınırlı değil. Bir kere sizin tüm hava ağınızı örecek bir kontrol mekanizmasına ihtiyacınız var. Yani radar sisteminizin olması gerekiyor? Tamamen günümüz teknolojilerine uygun. Hani amiyane tabirle uçan sineği bile kaçırmayacak bir yapıda olması gerekiyor. Yetiyor mu? Yetmiyor. Radarınız var ama size atılan bir füzeyi ya da gelen bir uçağı engellemeniz için ayrıca karşı koyacak bir hava savunma sistemine ihtiyacınız var. Bakın hala uçaktan bahsetmiyorum. Bir de hava savunma sisteminize ihtiyacınız var. Bu hava savunma sistemi sizin kurduğunuz radar ağını bir şekilde sonucunu ortaya çıkartacak. Bu da teknoloji içerisinde olacak. 

Bakın bir şey hatırlatayım. Tüm bunları söyledikten sonra Türkiye, en zayıf noktamız olan hava savunmamızı güçlendirmek için Rusya Federasyonu’ndan S400’leri aldı. Attığımız bu adımlar sonrasında bir takım kırılmalar yaşandı. Türkiye’nin özellikle Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerine baktığınız zaman iş öyle bir boyuta geldi ki, ABD ile politik kırılmalar yaşandı. Havacılık bu kadar önemli. Yani yalnızca güvenlik açısından değil, dış politika açısından da sizin neyi ne şekilde kontrol ettiğiniz ve nasıl kurduğunuz da önemlidir. Ama tabi işin en önemli parçası savaş pilotlarımız ve o savaş pilotlarımızın kabiliyeti. Niye bugün Amerika Birleşik Devletleri ile F16 krizi yaşıyoruz? Çünkü Türkiye, elinde bulunan F-16’ları daha modernize bir şekilde almak istiyor. Yani bizim elimizde Block 30, Block 40 var. Bunlar artık kendi kendimize modernize ettiğimiz, bakımını kendimizin yaptığı F-16 blokları. Block 50 var ama yetmiyor. Blok 70, 80 istiyoruz. Bunu ne için istiyoruz? Hava sahamızın güvenliğini ve tabii ki düşmana yönelik karşı saldırıyı yapabilmek için istiyoruz. 1990’dan beri ortaya çıkan yapı, herhangi bir güvenlik, kriz ortamında ya da çatışma ortamında hava kuvvetleri olmadan sorunun net olarak çözülmeyeceğini gösteriyor. Bu bağlamda havacılığı ve hava kuvvetlerini ne yapmak zorundasınız? Barındırmak zorundasın.

Yolcu taşımacılığı yönüyle nasıl ele alırsınız bu süreci?

Havacılık deyince akla ilk olarak güvenlik, hava sahası ve hava kuvvetleri geldiği için buradan başladım. Ama biz çocukluğumuzda hiç uçağa binmedik. Ben, ilk olarak uçakla Hava Harp Okulu’na girerken karşılaştım. İlk yolcu uçağına binişim, 24-25 yaşlarında oldu. Ama bugün daha çocuklar doğar doğmaz uçakla tanışıyorlar. Çünkü Türkiye’de havacılık neredeyse tüm vatandaşlarımıza indirgenmiş durumda. Havacılık tüm dünyayı öyle bir sardı ki, hem ulaşımın yani yolcu taşımacılığın merkezine oturdu, hem de yolcu taşımacılığında en güvenilir yol oldu. Karayolu ve demir yolundan çok daha güvenli bir yol. Hani kaza kırımlara baktığınızda. Bunun yanında artık yavaş yavaş hava kargosu denilen bir yapı tüm dünyayı sarıyor. Neden? Hem hızlı, hem fazla taşıyabiliyorsunuz. Malın bozulma riski ve yıpranma riskini de ortadan kaldırmış oluyor. 

Bugün Türk Hava Yolları’nı ayakta tutan en önemli unsur, Turkish Kargo’nun inanılmaz şekilde yukarı doğru bir trend göstermesi oldu. Bu çok önemliymiş. Ama daha önemli bir şey söyleyeceğim. Havacılık ve Türkiye adına bunu söylüyorum. Yani 100’üncü yılımızda nereye geldiğimiz adına söylüyorum. Dünyanın en iyi altıncı havayolunun sahibi Türkiye. Türk Hava Yolları, gerçekten milli gururumuz. Filo açısından da dünyanın en çok yerine uçan havayoluna sahibiz. Birçok yere, yurtdışına gidiyoruz. Yurtdışından buraya gelen yabancı ülkelerden hocalarımız oluyor, danışmanlar oluyor. Hepsi aynı şeyi söylüyorlar. Türk Hava Yolları, çok farklı. Bunu sağlamak bile 100’üncü yılını kutlayan bir devlet için çok önemli. Alacağı 400 tane uçakla dünyanın bir numarası olacak.

Hocam Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün “İstikbal göklerdedir” sözü biz gençlerde ne uyandırmalıdır?

Tabii ki burada Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” sözünü referans alan ve bu sözün gereklerini yapan, bunu hiçbir zaman bırakmayan bir havacılık var. Yani öyle bir lider ve öyle bir dehaya sahip olmuşuz ki, eski İngiliz Başbakanı Lloyd George’un Mustafa Kemal Atatürk hakkında “İnsanlık tarihi, birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı.. Elden ne gelebilir?“ cümlesini gerçekten doğrular bir nitelikte. O zaman eliyle yukarıyı işaret ederek “İstikbal göklerdedir” diyor. Düşünebiliyor musunuz? Ve bugün 100 yıla yakın süre geçmiş o cümlenin üzerinden. Ve bakıyorsunuz gerçekten de istikbal göklerdedir. Onun hiçbir yorumu bile yok. 

Peki havacılık burada bitiyor mu? Hayır bitmiyor. Havacılığın kendi alanında yarattığı alt iş grupları var. Burada yalnızca kabin personeli ya da uçak bakım teknisyenlerinden bahsetmiyorum. Bunlar zaten havacılığın tam ortasında, merkezinde. Ama bakın siz F-16 üretiminin neredeyse Block 30, Block 40’ları yüzde 75-80’ini kendiniz yapıyorsunuz. Bunu nasıl yapıyorsunuz? Ayrı bir parça sanayii oluşmuş durumda. Bu bitiyor mu? Şu anda Türkiye’de kaç tane havayolu şirketi, özel şirketler kuruldu? Yani bu, havacılığın gelişimiyle birlikte gelinen son duruma işaret ediyor.

Havacılığın gelişimine baktığımızda ufukta neler var? 

Bakın bir ara deniz havacılığı bir taksi pozisyonu yaratıyor ki bunun devamı. Ama daha da önemlisi Siemens uçan araba yaptı. Hani biz çocukken seyrettiğimiz Jetgiller, artık gerçek olmaya başlıyor. Yine yetmiyor, yine yetmiyor. Neden yetmiyor? Havacılığın giydiği kıyafeti üretecek, özel kıyafeti üretecek bir yerlere ihtiyacımız var. O da yetmiyor. Özellikle hava yolu pilotlarını yetiştirmek için uçuş okulları açıldı. Eskiden bir tane, iki tane parmakla gösterilirken; bugün en azından Türkiye çapına baktığınız zaman 20-25 tane pilot okulundan bahsediyorsunuz. Pilotaj veren bu radarın sağladığı istihdamın, buraların sağladığı ortamı düşünebiliyor musunuz? Tabii ki burada şöyle bir şey var. Havacılık, savunma sanayinin havacılık üzerinde ya da havacılığın savunma sanayi üzerinde yarattığı olay. Bu bir etken. İşte TEKNOFEST, bir etken. Bunların hepsi havacılık üzerine. Ama bitti mi? Yine bitmedi. Bu sefer karşımıza insansız hava araçları çıktı. Tüm savaşlar artık insansız hava araçlarının arasında olacak. Yani bizim it dalaşı dediğimiz, hani pilotların yaptığı olay, insansız hava araçlarıyla yapılacak. Yani havacılık kabuk değiştiriyor. İnsan faktörü İşin içerisinden yavaş yavaş kenara çekiliyor. Belki öyle bir şey olacak ki yalnızca tek bir düğmeyle işinizi halledeceğiz ve insanı riske atmayacağız. Ama belki de milyonları öldürecek bir sistem ortaya çıkacak. O kadar farklı versiyonları var ki, küçücük, sinek kadar bir çip düşünün. Uzaktan kumandalı ve sizin takip ettiğiniz teröristin omuzuna konuyor ya da girdiği evin içerisine giriyor, onu orada yok edebiliyor. Tabii tüm bunların kullanımının insanlığın yararı için olmasına çok dikkat etmek lazım. O yüzden havacılık kesinlikle bırakılmayacak bir şey. 

Hocam son olarak havacılığa dair bizlerle neler paylaşmak istersiniz? 

Havacılık bir tutku ve yaşam şekli. Şimdi bunu da bir kenara atmamak lazım. Siz havacılığı bir yaşam tarzı olarak benimsemezseniz havacı olamazsınız. Havacılık öyle bir şeydir ki normal hayattaki randevunuza bile geç kalamazsınız. Çünkü siz öyle alışırsınız. Böyle bir şeydir havacılık. Havacılık anlıktır. Havacılık kendinizi düşünmeyi bir kenara bırakmak demektir. Çünkü size emanet edilen 300 tane yolcuyu kendinizi düşünerek sağ salim indireceksiniz. O yüzden bir kere daha söyleyip bitireyim. Ulu Önder Mustafa Kemal’in “İstikbal göklerdedir” tanımlaması, 100’üncü yılda Türkiye adına gerçekten hayat bulmuş durumda. İnşallah bu çok daha ilerilere taşınır ve aynen Türk Hava Yolları’nın yaptığı gibi dünyanın bir numarası haline geliriz. Hem havacılık savunmasında hem de havacılık bir numara oluruz. O zaman çok daha fazla gurur duyarız.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği