Thumbnail
  • 15.11.2023

Buraya gelirken aklınızda sıradan bir müze ziyareti fikri varsa emin olun yanıldığınızı anlamanız çok uzun sürmeyecek. Hangar-7’de eski uçakların yanında değişik bir yaşam deneyimi de sunuluyor. Avusturya’nın Salzburg Havaalanı’ndaki bu sıra dışı müze, sanatı, damak tadını, teknolojiyi ve eğlenceyi bir arada ve yüksek kaliteyle sunuyor. Ayrıca bu nadir yapı birçok etkinliğe de ev sahipliği yaptı ve yapmaya da devam ediyor. 

Red Bull’un kurucusu Dietrich Mateschitz’in sahibi olduğu Red Bull Hangar-7, dünyanın en muhteşem havacılık müzelerinden birisi... Yapımında 12 bin ton çelik ve 380 ton cam kullanılmış olan ana binada Red Bull’un Flying Bulls – Uçan Boğalar isimli akrobasi uçağı filosu bulunuyor. Filoda nadir bulunan bir Cessna C337, gökyüzünün Harley Davidson’ı olarak da anılan bir Boeing PT-17 ve üç adet saatte 1000 km hıza ulaşabilen Alpha jet var. Müzede ayrıca Formula 1 arabaları, motosikletler ve nadir bitkiler de bulunuyor. 

Yeni Kanatlar

Gökyüzünün efsaneleri… Uçan Boğaları bu sözlerle tarif etmek yanlış olmaz. Aslına bakılırsa bu söz, hem filo hem de mürettebat için geçerli… İşini tutkuyla yapan pilotlar ve teknisyenler olağanüstü yetenekleri ve adanmışlıklarıyla bu tarihi makinelere yeni kanatlar kazandırdılar. Bunu da 20 yıldan uzun bir süredir gerçekleştiriyorlar. Başlangıcı 1980’lere uzanan Uçan Boğalar, Tyrolean Hava Yolları pilotu olan ve zamanın modern jetlerini kullanan efsane pilot Sigi Anderer ile başladı. Tarihi hava taşıtlarına özel bir ilgisi vardı.

Kuzey Amerika yapımı bir T-28B, Anderer’in koleksiyonunun ilk parçası olacaktı. Bunu ardından birçok hava taşıtı takip etti; bir Grumman G-44 Wigeon ve Innsbruck’te sakladığı efsanevi Chance Vought F4U-4 “Corsair”. Ateş yakılmıştı ve yayılmaya başlıyordu. Hevesli olan başkaları da katılmaya başlamıştı. Tarihi Uçan Boğalar filosunu birlikte kurdular. Daha sonra filo o kadar büyüdü ki yer problemi ortaya çıktı.

90’lı yılların sonuna gelindiğinde Salzburg’a taşınıp burada yeni bir hangar kurma fikri ortaya atıldı. Bu da Hangar-7’nin akıllarda ilk temelinin atılmasını sağladı. Bu birliğe dahil olan pilotları, teknisyenleri ve onların sahip olduğu makineleri tek bir çatı altında toplamanın zamanı gelmişti. Sonuç olarak 1999 yılında Uçan Boğalar firması kurulmuştu. Pilotların uçuş estetiğiyle birlikte Uçan Boğalar, efsanevi hava taşıtlarını restore etmede ve geliştirmede muhteşem bir hüner sergiliyordu. Kendi alanlarında gerçek birer sanatçı oldukları sık sık düzenledikleri hava gösterilerinde ortaya çıkıyordu.

En Yakından Deneyim

Tarihi hava taşıtları ve en son teknoloji kulağa tezat geliyor olabilir ama bu Hangar-7 için asla geçerli değil. Uçakları, helikopterleri ya da en son model Formula 1 arabalarını denemek isteyenler çekincelerini bir kenara bırakıp bu deneyimi yaşamalılar çünkü Hangar-7’de ziyaretçiler sergilenen her şeye iPad Infopoints’i kullanarak dokunabilirler.

Estetik bir tasarıma sahip olan sütunlara entegre edilmiş Apple iPadler kullanılarak bu sıra dışı eserlerle ilgili merak edilen tüm bilgilere ulaşılabiliyor. Sadece küçük basit bir dokunuş bunun için yeterli... Ziyaretçilerin sergilenen bu eserlerle ilgili bilgi alması ve o ilginç dünyaya yolculuk yapması özellikle çok popüler... Mitchell B-25 bir uçağın içinde göğe yükselmek ya da bir BO 105 ile taklalar atmak yapabileceklerinizden sadece birkaçı...

iPod Touch Müze Rehberi, ziyaretçilere sunulan bir başka ilginç imkan... Resepsiyondan edinilebilen bu rehber, müzenin kutsal hollerinde size sesli rehberlik hizmeti veriyor. Bunun yanı sıra tüm uçaklarla ve helikopterlerle ilgili detaylı bilgi de sağlıyor. Ayrıca, müzedeki sanat sergileri, mimari ve yiyecek içecek tesislerine dair bilgiler de sunuluyor. Buradaki bir hava taşıtı için teknolojinin en ilerisinde olmak çok fazla önem taşımıyor. Bunun yerine ziyaretçilerin havacılık tutkusunu ilk elden deneyimlemesi sağlanıyor. Aynı pilotlar gibi, tümünü kendiniz hissetmelisiniz. 

Sıra Dışı Bir Yapı

Milenyuma girilmeden planlanmaya başlanan Hangar-7, tamamlanıp 2003 yılında ilk kez kapılarını açtığında sadece Salzburg Havaalanı sıra dışı bir yapı kazanmış olmadı, aynı zamanda şehre de ayrı bir hava geldi. Bu haliyle aslında sadece modern bir hava taşıtı hangarı değil, daha fazlası olduğunu göstermiş oldu. Yenilikçi mimarisi teknoloji, sanat ve eğlenceyi bir arada bulundururken, ziyaretçilere en kaliteli yemekler servis ediliyor. Burası insanlara boş vakitlerinde sıradanlığın dışına çıkıp yeni şeyler görme, tatma ve deneme imkanı tanıyor. Müze yeni ve modern formatıyla zamanında hüküm süren muhafazakarlığı da birlikte sürdürmeyi başarıyor. Yapımına öncülük edenlerin tümü, günümüzde hayallerinin tamamıyla gerçekleştiğini söylüyorlar. Ta en başından beri Hangar-7’nin ardındaki beyinler havacılığı, sanat ve kaliteli gastronomi ile bir araya getirmeyi düşünmüşlerdi. Günümüzde ise bunların hepsi sürekli gelişim felsefesiyle hayata geçmiş durumda.

Bir Galeriden Fazlası

Hangar-7 Restoranı Ikarus’un ününü global seviyeye taşımayı başaran Martin Klein ve onun misafir şefleri ve Hangar-7’ye üslük yapan tarihi Flying Bulls-Uçan Boğalar uçağının baş pilotları Siegfried Schwarz ve Raimund Riedmann da bu felsefeyi sürdürüyorlar. Burada sanatçılar ve ziyaretçiler eşit muamele görüyorlar. Sanatseverler için bir buluşma yeri olmasına rağmen “sanat galerisi” tanımlaması bu sergi alanını tarif etmeye yetmiyor. Burası daha çok sanatçıların ve sanatseverlerin bir araya gelip fikir alışverişinde bulundukları ve ilham aldıkları bir yer. Sadece Salzburg’dan değil, dünyanın her yerinden gelen ziyaretçileri bu konsepti benimsediler. 

Havaalanlarında genelde bu tarz seçkin eseler bulunmaz. Ancak bu, Salzburg’daki Hangar-7 için geçerli bir söylem değil. Burada sanat, rahatsız edecek bir şekilde sunulmuyor. 

Daha çok çevreye şık ve üstü kapalı bir biçimde uydurulmuş. Sadece bu bile kendine has bir ortamı sağlamaya yetiyor aslında. Sergilenen eserler, havaya ve güneşin konumuna göre değişen ışıkta apaçık görülebiliyor.

Yenilikçi ve Özgün Eserler Ayrıca 6 sene süren ve 2011 yılında sona eren HangART-7 Etkinlikleri’nde de gelecek vaat eden genç sanatçılar eserlerini Hangar-7’nin kendine has ortamında sergileme fırsatı yakaladılar. Burada seneler boyunca benzer daha birçok etkinlik hayat buldu. Ancak ne olursa olsun bu etkinliklerin de aynı kriterlere sahip olması bekleniyordu: “Yenilikçi ve özgün olmak.” Buna bir örnek vermek gerekirse, ünlü yönetmen Francis Ford Coppola’nın eşi Eleanor Coppola, “Circle of Memory” isimli fotoğraf sergisini burada gerçekleştirmişti. Buradaki sanat eserlerinin yelpazesi çok geniş… Ancak buna rağmen kalite kriterleri çok sert ve net. Burada sergilenen eserlerin ziyaretçilere mutlaka bir deneyim yaşatması gerekli.  

 

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği