Yazı dizimizin ilk bölümünde ülkemiz Hava Taksi ve Genel Havacılığı’na küçük bir bakış atıp Atatürk Havalimanı’nın büyüme trendini incelemiştik. Bu büyümede Hava Taksi ve Genel Havacılığın rolünü istatistiklerle ortaya koymuştuk. Ayrıca özel iş jetlerinin neden tercih edildiklerini açıklamıştık. İkinci bölümde ise Hava Taksi ve Genel Havacılığın Avrupa’daki durumunu incelemiş, uçuş sayıları, hangi havalimanlarının daha yoğun kullanıldığını, hangi şehirlerin tercih edildiğini sizlerle paylaşmış istatistiki verileri kullanarak Hava Taksi ve Genel Havacılığın Avrupa ve dünyada sivil havacılık sektöründeki yerini detaylı olarak ele almıştık. Yazı dizimizin son bölümünde ise küresel sermaye penceresinden bakalım konuya;

 

Türkiye ve İstanbul, giderek küresel sermayenin ilgi odağı ve yerleştiği bir merkez haline geliyor. Kalkınma Bakanlığı, İstanbul’un dünyada ilk 25 küresel finans merkezi içerisinde yer almasını hedefliyor. Günümüzde uluslararası sermaye hareketleri içinde pay kapmak için ülkeler arasında yoğun bir rekabet olduğunu gözlüyoruz. Küresel rekabette ön plana çıkmak için hem ülkeler hem de şehirler birbirleri ile kıyasıya yarışıyor. Kimileri vergi indirimleri kimileri de çeşitli avantajlar sağlayarak küresel yatırımları çekmek için çalışıyorlar. Şu an İstanbul, kendisini küresel rekabette ön plana çıkaracak en önemli fırsatlardan biriyle karşı karşıyadır aslında…

 

Eğer ülkemize yoğun sermaye girişi istiyorsak zamanı çok kıymetli olan sermaye sahiplerinin kolay ulaşabilmeleri ve hızlı hareket etmeleri için gerekli alt yapıyı sağlamak durumundayız. Zaten küresel finans merkezi olabilmenin kriterlerinden biri de gelişmiş bir ulaşım altyapısı değil midir? (Mc Kinsey). Takdir edersiniz ki ulusal ve uluslararası sermaye otobüsle, trenle ya da havayolu ile seyahat etmiyor. Beğensek de beğenmesek de tüm dünyada bu hareket çoğunlukla özel iş jetleriyle gerçekleştiriliyor. Hal böyleyken bu gerçeğe göre analizlerimizi yapmak, bunlara göre sistemimizi dizayn etmek zorunluluğumuz ortaya çıkıyor.

 

Çok önemli büyüklükteki Asya ve Avrupa sermayesinin tam ortasında ayrıca İstanbul’un da merkezinde olan Atatürk Havalimanı’nın, City Airport modeline dönüşümünün yapılarak Hava Taksi ve Genel Havacılığa hizmet vermesi, İstanbul’un, Asya ve Avrupa’nın buluştuğu bir finans merkezi haline gelmesi için ilk ve en etkili adımdır. Çünkü her şey ulaşabilmekle başlar ve sonrasında detaylanır. Ayrıca bu durum Hava Taksi ve Genel Havacılık için bugüne kadar hiç yapılmayan teşvik uygulamasının ilk kez bu alana uygulanması olacaktır. Başka bir deyişle bugüne kadar çekilen tüm sıkıntıların mükâfata dönüşmesi de diyebiliriz bu duruma…

 

Yazı dizimizin önceki bölümlerinde paylaştığımız istatistikleri analiz ettiğimizde şöyle bir gerçek karşımıza çıkmaktadır, eğer 3. Havalimanı faaliyete geçtikten sonra Atatürk Havalimanı, City Airport modeline dönüştürülüp Hava Taksi ve Genel Havacılığa hizmet verecek olursa, İstanbul’da Hava Taksi ve Genel Havacılık uçuşlarında patlama yaşanacağı kesindir. THY’nin Atatürk Havalimanı’nda oluşturduğu HUB olma durumunun aynısı Hava Taksi ve Genel Havacılık uçuşları için Atatürk Havalimanı City Airport‘da oluşacaktır. İşte o zaman Londra havalimanlarıyla, Paris Le Bourget Havalimanı’yla, Geneva Havalimanı’yla vb. ile rekabet edilebilecektir. Çünkü gerekli ve yeterli potansiyel zaten şu an mevcuttur.

 

Bir de Bakım Onarım Merkezleri açısından bakalım konuya; Atatürk Havalimanı’nda THY’nin üç hangarı ve component atölyeleri vb., Onur Air’in bir hangarı ve atölyeleri vb. tesisleri mevcuttur. THY için Sabiha Gökçen Uluslararası Havalimanı’nda inşa edilen yeni bakım onarım tesisinin Yaklaşık 550 milyon ABD Doları yatırımla faaliyete geçtiği düşünüldüğünde bu tesislerin maddi değerleri sanırım milyar dolar seviyesine yakındır. Ayrıca şu anda 317 olan uçak sayısıyla ilgili olarak THY Yönetim Kurulu Başkanı Sayın İlker Aycı’nın “uçak sayımız 2023’te 500+ yani 500’ün üzerinde olacak” şeklindeki ifadesi basında yer almıştır. Hal böyleyken 500’ün üzerine çıkacak olan bu uçakların bakımlarını tek bir tesiste ya da iki tesiste yapmak sanırım çok zor olacaktır. Atatürk Havalimanı’nı kapatıp milyar dolarlara yaklaşan maliyetlere sahip bu tesisleri buradan kaldırmanın çok da anlamlı olmayacağı düşünülmektedir. Çünkü verdiğimiz rakamlar bize mevcutları koruyup yenilerini ilave etmemiz gerektiğini göstermektedir. Ülkemiz Havacılığı için artık 10-15 yıl sonrasını düşünerek hedefler koyma dönemi sona ermiştir, artık 50 -60 yıl sonrası için öngörülerde bulunup hedefler koymamız; yatırımlarımızı, projelerimizi bu öngörüler ışığında hayata geçirmemiz gerekmektedir.

 

Ayrıca THY Teknik A.Ş. Genel Müdürü Sayın Ahmet Karaman’ın “İstanbul merkezli olacak şekilde 3.5 saat uçuş mesafelik yarıçaplı bir daire çizildiğinde, dünya ticari yolcu uçağı filosunun yaklaşık yüzde 39’luk bölümüne denk gelen 30 milyar dolarlık bir pazara erişim söz konusudur” şeklindeki yaklaşımı THY başta olmak üzere ülkemiz şirketlerinin, havacılık bakım onarımı konusunda sadece kendi uçaklarına değil yabancı havacılık şirketlerinin de uçaklarına bakım yapan, küresel bir oyuncu olmak için doğru zamanda olduğumuzu göstermektedir. Zamanlamanın doğruluğu, doğru kararlarla desteklenirse eğer, kısa sürede ülkemiz bakım onarım şirketleri küresel oyuncu olma yolundaki hedeflerine ulaşabilirler. Bunun için gerekli olan ise Atatürk Havalimanı’nı City Airport’a dönüştürerek havacılık bakım onarımı tesislerini kapatmayıp, havalimanını teknik inişlere de açık tutmak olacaktır.

 

Atatürk Havalimanı’nın geleceğiyle ilgili kararın erkenden verilmesi konuyla ilgili havacılık şirketlerinin, sermaye sahiplerinin ve çalışanların vb. gelecekle ilgili planlama yapabilmelerine olanak sağlayacaktır. Olası yatırımların şekillendirebilmesi için fırsat yaratacaktır. Olay sadece rakamlardan ibaret değildir, verilecek karar aynı zamanda pek çok insanın da hayatına dokunacaktır.

Dolayısıyla Atatürk Havalimanı’nın City Airport ’a dönüştürülmesi, saydığımız nedenlerden dolayı çok ciddi öneme sahiptir. Ayrıca deprem, savaş, doğal afetler vb. durumlarda alternatif bir meydan da şehrin tam ortasında kapanmamış olacaktır. Her zaman her türlü alternatif duruma ve hizmete açık olacaktır.

 

Bir zamanlar özel jetler ve helikopterler ile iş seyahati yapmak lüzumsuz bir lüks olarak görülmekteydi. Bugün ise özel jetler ve helikopterler her türlü amaç için kullanılıyor. Öyle ki, A.B.D. başta olmak üzere birçok ülkenin ticari hava trafiğine açık havalimanlarının yanında özel jetlerin ve uçakların inebileceği birçok küçük ebatlı havalimanları inşa edilmiştir. Atatürk Havalimanı ve İstanbul bu değerli fırsatı kaçırmamalıdır.

 

Sonuç olarak; Türkiye, bölgesel konumu itibarıyla Orta Doğu, Orta Asya, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa bölgeleri için önemli ekonomik büyüklüğe sahip bir ülke konumundadır. Bölgesel finansal kaynaklarının toplanması ve yine bu bölgelere yönlendirilmesi konusunda İstanbul’un önemli bir merkez olma potansiyeli bulunmaktadır. Bölgesel ve küresel sermayenin yönlendirilmesinde İstanbul’un önemli bir rol alabilmesi için gerekli değişiklikleri yaparak rekabetçi bir yapıyla ortaya çıkması için ulaşım alt yapısının başlangıç noktası olan havalimanı sorununun kalıcı ve etkin çözümüdür. Çözüm ise; Atatürk Havalimanı’nın tamamının ya da bir kısmının açık tutularak Hava Taksi ve Genel Havacılığa, Teknik amaçlı iniş kalkışlara (bakım hangarları açık tutularak), Sportif ve Amatör Havacılığa izin verilmesidir. Bu karar yıllardır rekorlar kırarak destanlar yazan Atatürk Havalimanı’nın bir kez daha dünya havacılık sahnesine çıkarak bu kez farklı bir işlevle rekorlar kırmasını ve başarılara imza atmasını sağlayacak, ülkemizin küresel hedeflerini gerçekleştirilmesine yardımcı olacaktır. Bu konudaki iyimserliğimiz ise Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın Ulaştırma Bakanı iken basında yer alan bu konuyla ilgili pozitif ifadeleri ve demeçleridir. Alınacak kararın Sivil Havacılığımız ve ülkemiz için hayırlı olması en büyük temennimizdir.

 

Sevgi ve selamlarımla…

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği