Türk havacılık tarihinin önemli isimlerinden Yeşilköy Tayyare Makinist Mektebi Müdürlerinden Avni Okar’ın 1910 ile 1924 yıllarını kapsayan havacılık anılarından uçak bakımı ile ilgili kısımları aktarmaya devam ediyoruz. Avni Okar’ın 1917 yılında kurulan Tayyare İstasyon Komutanlığı ile ilgili yazdıkları, uçak teknisyenliğinin kurumsallaşmasıyla ve bu süreçteki Alman etkisiyle ilgili ipuçları barındırıyor.
Avni Okar kitabının Tayyare İstasyon Komutanlığı başlıklı bölümünde, uçak tamir ve bakımının gelişmesiyle ilgili önemli bir aşama hakkında bilgiler veriyor. Okar’ın vurguladığı önemli noktalardan biri de Tayyare Mektebi’nin Birinci Dünya Savaşı’ndaki gelişme süreci: “Tayyare Mektebi’nin bütün Hava Kuvvetleri’ne ait tamir ve ikmal işleri ile de tavzif edildiği göz önünde tutularak mektep unvanı 1333 (1917) senesinde Tayyare İstasyon Komutanlığı ismini almıştır. Tayyare Mektebi Birinci Umumi Harp esnasında oldukça genişlemiş: 1- İdare 2- Yetiştirme 3- Tamir Şubelerine ayrılmıştır.” (s. 19)
Personel Kimlerdi?
Aynı sayfalarda Tayyare Mektebi’nin gelişiminde, o dönem Osmanlı Devleti’nin müttefiki olan Almanya’nın etkisini de vurgulayan Avni Okar, okul komutanın bir Türk subayı olmasının nedeninin, ilgili subayın vasıflarıyla ilgili olduğunu söyler:
“Her ne kadar mektebin komutanı bir Türk ise de atölyelerde ve tedris gruplarında öğretmenlerin hemen ekserisi Alman’dı.
Türk Ordusu’nun bu zamanda diğer teknik kısımlarına ekseriyetle Almanlar komuta ettiği halde teknik bir birliğin bir Türk yüzbaşısı (Mehmet Ali Okar) emrine verilmesi bu Türk yüzbaşısının disiplin ve enerjide kabiliyetli olmasından ileri gelmiştir.”
Avni Okar, Tayyare Mektebi’nin “tamir şubesi”nin atölye ve depolarında çalışan personelle ilgili ise şunları aktarıyor: “Bu kısma bağlı olarak tayyare, motor, tamir atölyeleri, bremze, teknik malzeme deposu bulunuyordu. Bunların başında işletme amiri vaziyetinde bir Alman mühendis subayı emrinde mütehassıs olarak Türk ve Alman subay ve gedikli çavuşları ve erleri vardı. Tamir atölyelerinde Türk ve Alman işçileri karışık çalıştırılıyordu.” (s. 21) Atölyelerde yapılan tamirlerin niteliği ile ilgili yazılanlardan anlaşıldığı kadarıyla, atölyeler dönemin uçakları için yetkindi… “Büyük Harp esnasında Safraköy Tayyare İstasyonu’nda hemen hemen bütün kırım ve revizyonları, o zamanın tayyarelerinin hemen hepsi ahşap olduğundan (en büyük kırımları dahi) yapmak mümkündü. Hatta pervane imali de başlamıştı. Motorlar tamir edildikten sonra muhakkak “bremze” edilir ve ancak ondan sonra tayyarelere takılırdı.” (s. 21)
Makinist Kuvveti…
Tüm bu tamir ve bakımları yapan uçak teknisyenleri çeşitli kurumlardan getirilip eğitiliyordu. Deniz Kuvvetleri’nin çarkçılarının yanı sıra İmalatı Harbiye Sanat Okulu mezunları ve bazı gönüllülerin de uçak teknisyeni olarak yetiştirildiğini belirten Avni Okar, eğitim süreciyle ilgili de şunları yazıyor: “Bunlar bidayette eski ustaların veya Alman mütehassısların yanlarında çırak olarak veya usta muavini sıfatı ile yetiştiriliyorlardı. Bilahare de Alman tayyare ve motor fabrikalarında yetişmek üzere hevesli ve gönüllü Türk gençleri Almanya’ya gönderilmişlerdir. Bu gençler harp sonu memlekete avdet etmişlerdir. Bilhassa İstiklal Harbi sırasında bunlardan çok istifade edilmiştir.” (s. 22) Almanların Tutumu… Birinci Dünya Savaşı boyunca eğitim ve teknik konularda ordunun Almanlardan çok yararlandığını belirten Avni Okar, bunun olumsuz yönlerine de dikkat çeker:
“Büyük Harp esnasında talimü terbiye ve tamir hususlarında Almanlardan istifade edilmişse de ekseri bölüklerde muhtelif eşhasın bulunması yüzünden daima itilaflar peyda olmuş ve küçük bir şerefi bile Almanlar kendilerine hasretmişler, fakat en küçük bir muvaffakiyetsizliği dahi Türklere yüklemişlerdir.” (s. 29) Bu durumun daha çok havacı yetişmesini engellediğini de belirten Okar, özellikle pilot konusunda Almanların “kıskançlıkla hareket ettiklerini” söyler.
İşgal İstanbul’unda Tayyare İstasyonu…
Birinci Dünya Savaşı’nın sonrasında İstanbul’un işgal edilmesi Tayyare İstasyonu’nu da etkiler. İngiliz ve Fransızların uçaklarını Safraköy mektebine getirerek, kendilerine ayrı ayrı hangar ve atölyeler tahsis edilmesini istediklerini belirten Avni Okar, önceleri serbest bırakılan Türk uçaklarının uçuşlarının kısa sürede durdurulduğunu anlatır: “Bu esnada Tayyare İstasyon Komutanı Mehmet Ali Bey kalp hastalığından tekaüde sevk edildi. Ve yerine vekaleten Rasıt Yüzbaşı Nüzhet tayin edildi. Bu yüzbaşının tayininden birkaç gün sonra da evvela İngilizlerle ve badehu Fransızlarla ihtilaf çıktı. Ve ilk iş olarak Türk uçuşlarını durdurdular. Ve birkaç gün sonra da bütün istasyonu tahliye emrini verdiler. Tahliye müddeti çok kısa idi. İstasyon için münasip bir yer arandı. Anadolu sahilinde Kartal Maltepe’si intihap olundu. Kurtarılabilen bir kısım tayyareler ve tezgahlar ve bazı malzeme deniz yolu ile araba vapurlarına bindirilerek bir hafta zarfından senelerden beri yerleşmiş olan istasyon Maltepe’ye nakledildi. Maltepe iskelesi civarında birkaç küçük barakaya bu malzeme üst üste yığıldı.” (s. 44)
Eski Tayyare Mektebi Müdürü İşgal Subayı…
Bu süreçte ilginç olaylar ve tesadüfler de yaşanıyor. Daha önce Türkiye’de Tayyare Mektebi yöneticiliği yapan bir Fransız subayı, Türklerin deposundaki malzemelerin yok olmasını engelliyor:
“Yeşilköy İstasyonu’nun yanında bulunan Umum Kuvvayı Havaiye Deposu da Fransızlar tarafından işgal edileceğinden bahisle, deponun yirmi dört saat zarfında tahliye edilmesi işgalciler tarafından tebliğ olundu. Oldukça mühim miktarda olan bu malzemenin yirmi dört saatte tahliyesine ve Maltepe’ye nakline imkan yoktu. Bu sebeple Yeşilköy Camii ve caminin arkasındaki düzlüğe nakline karar verildi. Bu esnada depoyu ziyarete gelen ve Türkiye’de Fransız Hava Yolları’nın tanzim ve teşkil işi de kendisine verilen ve albay rütbesine çıkmış olan Türklerin eski Tayyare Mektebi müdür ve mütehassısı Degoist, eski Türk meslektaşlarına bir lütfu mahsus olmak üzere, yirmi dört saat tahliye müddetini bir haftaya iblağ etti. Ve bir hafta zarfında oldukça muazzam bir şekilde, Fransızlara burada bir çöp bile bırakılmamak şartı ile, depo kısmen Yeşilköy Camii’ne ve kısmen de arkasındaki düzlüğe nakledildi.” (s. 45)
İşte bu Fransız işgal subayının lütfetmesi ile kurtarılan malzemeler daha sonra Anadolu’ya kaçırılarak, İstiklal Savaşı’nda hava kuvvetlerinin tamir ve bakımında kullanılacaktır.