Thumbnail
  • 01.05.2022

Uçakların Efendisi

Kurt Waldemar Tank

 

“İşin nedir?” diye sormuş olsalardı, “İşim, uçak yapmak.” cevabını verecekti. Kurt Waldemar Tank, 1932 yılından 1961 yılına kadar, hiç durmadan, yeni uçaklar yaptı.

 

Fw 200 Condor, zamanının en gelişmiş yolcu uçağıydı. İki kabininde, toplam 26 yolcu taşıyabilen uçağın, tamamen metal gövdesi, metal kanatları ve dört tane, her biri 875 beygir gücünde, Amerikan Pratt & Whitney motorları vardı. Bu motorlar, daha sonra, her biri 720 beygir gücünde, BMW motorları ile değiştirilmiştir.

Kurt Tank’ın Lufthansa yöneticisi ile yaptığı görüşmeden sadece 1 sene sonra, 27 Temmuz 1937 günü, Fw 200 Condor uçağı, kumandalarında bulunan Kurt Tank ile ilk uçuşunu yaptı. Fw 200 uçağı, rekorların uçağıdır. 10 Ağustos 1938 günü, Berlin Staaken Havaalanı'ndan kalkan, ilave yakıt depolarına sahip bir Fw 200 Condor uçağı, 24 saat 56 dakika sonra New York Floyd Bennett Havaalanı'na iniş yaptığında, Atlantik okyanusunu direkt geçen, havadan ağır ilk hava aracı olarak tarihe geçti. Aynı uçağın, 13 Ağustos 1938 tarihinde, New York’tan başlayan Berlin uçuşu, sadece 19 saat 47 dakika sürmüştür. Ticari havayollarında kullanılması için tasarlanan uçak, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, keşif, bombardıman ve askeri kargo ve yolcu nakliye uçağı olarak görevler üstlenmiştir. 1939 yılında, Hitler Almanya’sının Dışişleri Bakanı Joachim von Ribbentrop,  Almanya ve Sovyetler Birliği arasında yapılan Saldırmazlık Paktı anlaşmasının hazırlık çalışması ve imzalanması için, özel hazırlanmış D-ACVH kuyruk numaralı bir Fw 200 Condor uçağı ile iki defa Berlin’den Moskova’ya gitmiştir. Alman Lideri Hitler’in özel uçağı da D-2600 kuyruk numarasını verdiği bir Fw 200 Condor uçağı idi. Fw 200 Uçağı, bombardıman uçağı olarak kullanıldığında, 1000 kilo bomba ya da deniz mayını taşıyabiliyordu.

İngiltere Başbakanı Winston Churchill, Atlantik Deniz Savaşlarında, toplam 330000 ton ağırlığında gemilerini batıran Fw 200 Condor uçaklarını “Atlantiğin Belası” olarak isimlendirmiştir.

Fw 200 Condor (Akbaba) uçağı, adından da anlaşıldığı gibi, geniş kanatları olan ve o zamanın uçaklarına göre yüksek irtifada uçan bir uçaktı.

1936 yılının haziran ayında, Focke-Wulf uçak firmasının uçak tasarımı başkanı Kurt Tank, Alman Lufthansa havayolu firmasının başkanı Dr. Rudolf Stuessel’e, yolcularını Atlantik Okyanusu’nun ötesine taşıyacak bir kara uçağı (*) yapmayı önerdi.

Kurt Tank, uçağı uzun mesafede ekonomik olarak uçurabilmek için, yüksek irtifada uçmaları gerektiğini biliyordu. Fw 200 Condor uçağı, kabin içi basınçlandırma gerektirmeyecek en yüksek irtifada, yani 3,000 m (9,800 ft) irtifada uçacak şekilde tasarlanmıştı. O zamanın yolcu uçakları, 1,500 m (5,000 ft) irtifanın altında uçabiliyorlardı.

(*) Condor uçağından önce, uzak mesafeye yolcu taşımak için uçan tekne adı verilen deniz uçakları kullanılıyordu.

Kurt Tank, Fw 190 savaş uçağını, ülke içindeki rakibi Messerschmitt Bf 109 uçaklarından ve savaş alanındaki rakibi İngiliz Supermarine Spitfire uçaklarından daha üstün özelliklere sahip olacak şekilde tasarlamayı amaçlamıştı.

 Kurt Tank, Fw 190 uçağını tasarlarken takip ettiği düşünce tarzını, aşağıdaki sözlerle ifade etmiş: “Biz, Fw 190 uçağını yapmak için çalışmalara başladığımızda, Messerschmitt Bf 109 uçağı ve İngiliz Supermarine Spitfire uçağı, dünyanın en hızlı avcı uçaklarıydı. Her iki uçak tipi de yüksek verimli uçaklardı. Olabilecek en güçlü motoru, olabilecek en küçük gövdeye yerleştirerek, bu yüksek hıza erişiyorlardı. İki uçak için de silahlar ikinci plandaydı. Bu uçakları yarış atlarına benzetebilirim. Onları iyi besleyerek ve düzgün bir pistte yarıştırarak, tüm rakiplerini geçmelerini sağlayabilirsin. Maalesef bu atlar, pist biraz engebeli oldu mu, tökezlerler. Birinci Dünya Savaşı’nda hem süvari birliklerinde hem de topçu birliklerinde görev yaptım. İşte o zaman, silah ve cephanenin çok ağır koşullarda dahi, çalışır durumda ve etkili olması gerektiğini anladım. Bf 109 uçağından ve Spitfire uçağından daha farklı özelliklere sahip olan bir avcı uçağının, muhtemel bir savaşta önemli görevler üstleneceğinden emindim.

Bu uçak, arazideki kaplamasız pistlerden iniş, kalkış yapabilmeliydi, az tecrübeli pilotları ve az eğitim alabilmiş bakım personeli ile dahi, görevini aksatmadan yapabilmeliydi. Biz süvarilerin deyişi ile, “Yarış Atı” değil “Ağır Hizmet Atı” olmalıydı. 1943 yılında, Türkiye Cumhuriyeti de Kurt Tank’ın yırtıcı kuşların çığlıklarından esinlenerek, Würger adını verdiği Fw 190 uçağından 72 adet satın almıştır.

Kurt Tank’ın adı geçtiğinde akla gelen uçaklardan birisi de, Fw 190  tek motorlu, tek koltuklu savaş uçağıdır. Würger yani Çığlık olarak isimlendirilen bu savaş uçağı, 1939 yılında ilk uçuşunu yapmış ve 1941 yılında Alman Hava Kuvvetleri’nde kullanılmaya başlanmıştır.

20,051 adet üretilmiş olan bu uçak, günümüze dek en çok üretilmiş sekizinci uçaktır.

Fw 190 Würger savaş uçağı, Messerschmitt Bf 109 uçaklarının Alman Hava Kuvvetleri’nde tek savaş uçağı olarak üretilmesi planından vazgeçilmesi üzerine, Alman Havacılık Bakanlığı tarafından Focke-Wulf firmasına sipariş edilmiştir. Bu arada, Messerschmitt Bf 109 uçağının, üretilen 34852 adet uçak ile, günümüze dek en çok üretilmiş üçüncü uçak olduğunu da belirtmek isterim.

İkinci Dünya Savaşı’nın sonrasında, batılı müttefiklerin işgal ettiği bölgede bulunan Kurt Tank, savaş suçlusu olarak hapse atılmasa da işsiz kaldı. Birleşik Krallık, Milliyetçi Çin ve Sovyetler Birliği’nin temsilcileri ile uçak tasarımcısı olarak çalışmak için görüşmeler yaptıysa da başarılı bir sonuç alamadı. Birleşik Krallık hükümetinin, Kurt Tank’ı, bir Araştırma Projesinde ya da Tasarım Grubunda, hangi pozisyona atayacağına karar veremediği için, ona iş teklifi yapmadığını söylerler. Tasarımını yaptığı uçak 20500 adet üretilmiş birine, hangi pozisyonun uygun olacağına karar vermek zor. “Overqualified- İşin gereğini aşan niteliklere sahip olma” kavramı, o zamanlarda da varmış. 

Kurt Tank, aldığı teklif üzerine gittiği Hindistan’da, Madras Teknoloji Enstitüsü’nün başkanı oldu. Kurt Tank’ın bu okuldaki öğrencileri arasında, 2002 yılında Hindistan Devlet Başkanlığı’na seçilecek olan, ünlü Hintli Bilim Adamı Abdulkelam da bulunuyordu. Abdulkelam, Hindistan’ın kendi uydu fırlatma sistemlerinin ve kendi balistik füzelerinin geliştirilmesi projelerinin arkasındaki kişidir. 1969 yılında Almanya’ya geri dönen Kurt Tank, Münih şehrine yerleşmiş ve 1983 yılındaki ölümüne kadar, rakip firma Messerschmitt’in devamı olan, Messerschmitt-Bölkow-Blohm firmasına danışmanlık yapmıştır.

Kurt Tank, savaşın bitişinden bir sene sonra, 1946 yılının sonlarında, Cordoba’daki Havacılık Enstitüsü’nün başına geçmesi konusunda Arjantin'le anlaştı  ve  Focke-Wulf firmasında birlikte çalıştığı birçok arkadaşını da beraberinde Arjantin’e götürdü.

Burada, Pedro Matthies takma ismini kullanan Kurt Tank, Almanya’da tasarladığı halde, hiç üretilmemiş olan Focke-Wulf Ta 183 Jet motorlu savaş uçağını geliştirerek Arjantin için üretmeyi önerdi. Arjantin lideri Juan Peron’un desteğiyle, IAe Pulqui (Pulqui, Arjantin yerlilerinin dilinde Ok-Arrow anlamına geliyor) uçağı için çalışmalara başladı.

İlk uçuşunu 1950 yılında yapan uçaktan dört tane prototip üretilse de Juan Peron’un 1955 yılında devrilmesiyle hem proje rafa kaldırıldı hem de Kurt Tank ve arkadaşları Arjantin’i terk etmek zorunda kaldılar.

Willy Messerschmitt, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, 1918 ile 1923 yılları arasında, Münih Yüksek Teknik Okulunu bitirmiş. Henüz öğrencilik yıllarında, Bamberg’de Messerschmitt Uçak Yapım Fabrikası’nı kurmuş. Planörlerin yanı sıra, ilk olarak, M17 hafif uçağını ve M18 yolcu uçağını tasarlayıp üretmiş.

Messerschmitt ve Kurt Tank’ın uçak tasarımlarının, Alman Hava Kuvvetleri tarafından en çok sayıda kullanılan uçaklar olmaları ve bu uçakların dünyada en çok sayıda üretilen üçüncü ve sekizinci uçak olmaları, İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonra, Messerschmitt ve Kurt Tank’ın, mesleklerini sürdürmek için Almanya’nın dışındaki ülkelere gitmek zorunda kalmaları ve Arjantin, Mısır ve Hindistan’da uçak yapmaya devam etmeleri, iki büyük tasarımcının yaşamlarındaki ortak noktalar olmuş. Almanya’da makina imalatı işine devam eden Willy Messerschmitt’in, 1969 yılında Almanya’ya geri dönen Kurt Tank’ı yanına danışman olarak almasını, kader birliği yapılan eski bir dosta, emeklilik günlerinde yapılan bir yardım olarak da nitelendirebiliriz.

Kurt Tank, Hindistan’da Madras Teknoloji Enstitüsü’nün başkanlığından, Hindistan’ın ilk jet motorlu savaş uçağını yapmakla görevlendirildiği Hindistan Aeronautics Limited (HAL), Hindistan Havacılık firmasına geçti.

HAL HF-24 Marut (“Tapınağın Ruhu”) uçağı Hint malı bir bombardıman ve savaş uçağı olacaktı. İlk uçuşunu 1961 yılında yapan ve toplam 147 adet üretilen bu uçak ile Hindistan, Sovyetler Birliği’nden ve Çin’den sonra, Asya kıtasında jet motorlu savaş uçağı üretebilen üçüncü ülke olmuştur.

1 Nisan 1967 günü, Hindistan Hava Kuvvetleri’ne ilk teslimi gerçekleşen Marut savaş uçağı, Hindistan ordusunda, 1990 yılına kadar Hindistan Ordusu'nda görev yapmıştır.

Bu arada, Almanya’nın en önde gelen iki uçak tasarımcısının hizmetlerine, İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan ülkelerin ihtiyaç duymaması ayrı bir konudur. Messerschmitt de, Tank da işgal kuvvetlerinden kaçmak yerine, kendilerine iş verilmesini talep etmişler ama her ikisinin de iş talebi reddedilmiştir.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği