Thumbnail
  • 13.05.2022

TARİH YÜKLÜ BİR KUTSAL KENT:

URFA

 

Bu ay, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin en kalabalık, Türkiye'nin ise sekizinci kalabalık şehri olan Urfa'dayım. İstanbul-Urfa arası, uçakla 1 saat 40 dakika sürüyor. Oldukça rahat bir uçuştan sonra "Peygamberler Şehri" ya da "Kutsal Şehir" olarak adlandırılan Urfa'daydım.

 

Rivayete göre eski Yunanlılar, (Enoch, Hermes, İdris Peygamber, Uhnud. Bu dört isim aynı kimse kabul edilmektedir.) insanlara şehirler kurmayı öğrettiği için onun zamanında 180 şehir kurulmuş ve bunların en küçüğü Urhai ya da Orbay yani Urfa olduğu söylenir. İdris Peygamber rivayete göre Nuh Peygamberden önce geldiği için Urfa, Nuh tufanından önce kurulmuştur. Tufanda harap olan Urfa, Tufandan sonra yine kurulmuştur.

Yine denir ki, Nuh tufanından sonra Babil’de hüküm süren Nemrut üç şehir inşa etmiştir. Bunlardan biri de Urfa’dır. Urfa şehri önce, Arach, sonra Erech, Orbay, Edessa ve Ruha isimlerini almıştır.

 Urfa, Urfa Platosu denilen bir platonun ortasında kurulmuştur. Öyle bir yerdedir ki, Musul’u Halep’e bağlayan yol üzerindedir. Kurtuluş Savaşı'nda halkının gösterdiği başarılardan ötürü 1984 yılında ‘Şanlı’ unvanını almıştır.

Şanlıurfa bir efsaneler şehri. Bu efsanelerin en ünlüsü de şu: Putperestliğe karşı mücadeleye başlayan Hazreti İbrahim, dönemin kralı Nemrut tarafından yakalanmış ve şu anda gölün olduğu yerde (Balıklı Göl) dev bir ateş yaktırılmış ve Hazreti İbrahim yukarıda bulunan bir tepeden mancınıkla ateşin içine atılmıştır. Hazreti İbrahim 7 gün boyunca bu ateşte kalmış ve buradan sağ olarak kurtulmuştur. Rivayete göre Hazreti İbrahim ateşe atıldıktan sonra mucizevi olarak her yer gül bahçesi olmuştur. Ateş suya, odunlar da balığa dönüşmüştür. İşte bu yüzden Balıklı göl ve içindeki balıklar kutsal olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de Balıklı göl ve oldukça mistik ve etkileyici bir yer. Gölün çevresinde ayrıca Urfa Kalesi de bulunuyor. Gölün etrafında birçok kır kahvesi ve restoran bulunuyor. Burada oturup dinlenmek gerçekten çok keyifli.

Şanlıurfa, ilk buğday tarımının yapıldığı yer olarak kabul ediliyor. Özellikle Harran Ovası oldukça verimli bir bölge. Urfa merkezden, Harran’a doğru giderken göz alabildiğince uçsuz bucaksız pamuk tarlalarını görüyorsunuz. Bu tarlalardan uçuşan pamuklar adeta bir kar yağışı gibi aracınızın camına geliyor. Yol kenarlarında birikiyor ve adeta bir kar yağışı gibi pamuk yağıyor gökten. Ve bu biriken pamukları toplayan çocuklar. Gerçekten inanılmaz bir görüntü idi. İşte bu görüntüden çok etkilendim. Harran’ın bir de dünyaca ünlü, çok ilginç adeta bir tiyatro dekoru gibi yapılmış konik evleri var. Harran’ın anlamı ise ‘Yolların kavuştuğu yer’ demekmiş. Gerçekten de bu konik evlerin eski zamanlarda özel bir toprağın, gülyağı ile karıştırılması sonucu elde edilen harçtan yapıldığı söyleniyor. Yazın serin kışın sıcak olan bu evler sit alanı olarak koruma altına alınmış. 150 ila 200 yıllık olduğu bilinen bu evlerin hepsini gezemiyorsunuz.

İslamiyet’in ilk camilerinden olan ‘Ulu Camı’ de burada bulunuyor. Şunu diyebiliriz ki Urfa adeta bir müze şehir. Dünyanın en eski heykeli ve tapınağı burada Göbeklitepe de bulunmuştur.

Urfa, İbrahim Peygamber’in doğum yeri olarak kabul edilir. Eyüp Peygamberin de doğum yeri olarak kabul edilir. Hazreti Musa da bir dönem Urfa’da yaşamıştır. Dolayısı ile ‘Peygamberler şehri’ olarak adlandırılan Urfa’da Hazreti İbrahim, Hazreti Lut, Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf, Hazreti Eyüp, Hazreti Şuayip ve Hazreti Musa yaşamışlardır. Hazreti İsa’nın kenti kutsadığı söylenmektedir.

Tarihte, Ebla, Akkad, Sümer, Babil, Hitit, Hurri-Mittanni, Arami, Asur, Pers, Makedon, Roma, Bizans gibi uygarlıkların egemenliği altında kalan Urfa, 1516'da Osmanlı İmparatorluğu'na katılmıştır. 1919'da İngiliz ve Fransızlar tarafından işgal edilmiştir. 11 Nisan 1920 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. 1924 yılında Cumhuriyetin ilanından sonra il olmuştur.

Urfa’da kurulan ve dünyanın ilk üniversitesi olarak bilinen Harran Üniversitesi, ilk çağlarda önemli bir kültür merkezi olmuştur.

Urfa’nın ‘Kayıp Şehri ’denilen bir de beldesi var ki burası muhteşem bir doğa cenneti ve çok etkileyici bir bölge olan, Halfeti. Halfeti,  İ.Ö 855 yılına uzanan bir tarihe sahip. Burası, Birecik barajının yapımı sırasında sular altında kalmış bir yerleşim merkezi. Bir benzetme yapacak olursak adeta Fırat’ın acımasız suları altında kalmış ıssız bir antik kent. Halfeti’yi teknelerle gezmek çok keyifli. 2013 yılında Cittaslow Uluslararası Koordinasyon Komitesi tarafından Halfeti, ‘Sakin Şehir’ olarak kabul olarak edilmiştir. Halfeti’de bir de sadece buraya özgü olarak yetişen ‘Kara Gül‘ bitkisi de bulunuyor.

Gelelim ünlü Urfa mutfağına, Urfa et yemekleri, kebabı ve ciğeri ile meşhur bir kent. Ayrıca baklavası, kadayıfı, katmeri ve billuriye tatlısı ise nefis tatlıları.

Ben Urfa’ya sadece 2 gün ayırdım. Yetmedi. İnanın gezmeyi bitiremedim. Urfa’ya gitmeniz için o kadar çok sebep var ki, tarih, kültür, doğa ve nefis lezzetler. Mutlaka gidin, çok etkileneceksiniz.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği