Thumbnail
  • 15.09.2024

Kafkaslar’ın kuzeydoğu Türkiye uzantısı, Kuzey Anadolu Dağları’nın ortasında bulunan Kaçkar Dağları, derin vadileri, şahane dağ gölleri, yaylaları ve buzullarıyla tırmanışçıların, yürüyüşçülerin gözde noktalarından biri olmayı başarmıştır. Kaçkarlar, dağcılık, kaya tırmanışı, trekking, rafting gibi sporlar için özellikle 1980’lerden sonra merkez haline gelmiştir. 

Coğrafyanın kendine has doğası, tarihte birçok etnik gruba veya imparatorluklara ev sahipliği yapması, kültürel yapısı, çok sayıda yerli ve yabancı turistin dikkatini çekmektedir. Farklı kaynaklarda başka bilgiler de yer almakla birlikte bölgenin yerli Kafkas kökenli halklarından Lazlar’ın Gürcüceye yakın olan kendi dillerinde Kaşkari diye dağları adlandırmasından isminin geldiği düşünülmektedir.

Kaçkar Dağı ise (bazı kaynaklarda Kavrun diye de geçer) Kaçkar Dağları’nın Rize’nin 60 km güneydoğusunda bulunan 3937 m yükseklikteki doruğudur. Türkiye’nin en yüksek 4. zirvesi olan bu dağ, yüksek irtifa yürüyüşünden buzul tırmanışına kadar farklı zorluklarda rotalar barındırmaktadır. 

Kaçkar Dağı zirvesi, daha önce dağlarda uzun yürüyüşler yapmayanlar için zorlu olabilir. Özellikle 2800 m irtifanın üzerinde gerek volkanik kayaçları gerekse eğim olarak dikleşen patikaları ve buzulları tırmanışçılara zor anlar yaşatabilir. Dolayısıyla antrenmanlı olmakta fayda vardır.

Zirve tırmanışında mevsime göre Güney ve Kuzey gibi rotalar mevcuttur. Güney rotası yaz mevsiminde gerçekleştirilebilen kısmen diğerlerine göre kolay sayılan rotadır. Biz de turumuzda Temmuz ayında Güney rotasını takip ettik. 6 kişilik ekibimizle bölgeyi bilen bir rehber grupla anlaşıp turumuza Rize-Artvin havaalanından Artvin - Barhal’a geçerek başladık. Resmi adı Altıparmak olan Barhal Köyü’nde bulunan Barhal Kilisesi, görülmeden geçilmemesi gereken tarihi bir mirastır. Şu an köy camisi olarak kullanılması, son derece iyi korunmasını sağlamıştır. Burada pansiyonda kaldıktan sonra ertesi gün Olgunlar Yaylası’na araçla geçiyoruz. Bu noktadan itibaren araç yolu bulunmadığı için günübirlik çantalarımızı hazırlayıp diğer eşyalarımızı bölgede yıllar önce ticaret amacıyla kullanılan ancak günümüzde dağcılara hizmet eden katırlara yüklüyoruz. Katırlar, dayanıklılığı ve güçlü olması sebebiyle tırmanış turizminde bölgede yaygın olarak kullanılmaktadır. 7 km’lik derin vadide ilerleyen yolu takip ederek 2875 m rakımlı Dilberdüzü anakamp bölgesine varıyoruz. Burası dağlarla çevrili, ismiyle müsemma zirveden önceki son düzlük alandır. Burada geceyi çadırda geçirdikten sonra sabah erkenden kalkıp 6 km’lik zirve tırmanışımıza doğru yola çıkıyoruz. Aynı zamanda birçok grup da zirveye doğru hareket ediyor. Dilberdüzü’nde bulunan dere takip edilerek son derece sert bir çıkışla rota başlıyor. Dere 3360 m’de bir buzul gölü olan Deniz Gölü’nde son buluyor (Burada biraz dinleniyoruz fakat rehberli yürüyüş olmasaydı burada bir gece kalmak isterdim; aklım burada kamp yapmakta kalmadı değil). Deniz Gölü’nden sonra 3500 m rakımdaki “kapı” olarak adlandırılan dağ geçidine varıyoruz. Buradan zirveyi görmek mümkündür ve burası karar noktasıdır. Havanın durumuna ya da tırmanışçıların dayanıklılığına göre tamam veya devam kararı burada verilir. Kondisyonunuz iyi olsa bile yüksek irtifadan dolayı baş ağrısı veya mide bulantısı gibi belirtiler  varsa buradan geri dönmek sağlık açısından iyi olabilir. Şansımıza gökyüzünde bir bulut bile yoktu, gayet açık bir hava ve neredeyse hiç rüzgar olmaması ayrıca ekibimizin zirve azmi devam kararı vermemizi kolaylaştırdı. Sonunda zirveye ekipçe sorunsuz bir şekilde varıyoruz. Zirvede Türk Bayrağı ve bir metal kutu yer almaktadır. Biz vardığımızda bayrak direği zirvedeki sert rüzgardan kırılmıştı. Kutunun içindeki hatıra defterine düşüncelerimizi yazmayı ihmal etmiyoruz.

Zirveden dönüşü önce Dilberdüzü kamp alanında biraz dinlenerek, daha sonra Olgunlar Yaylası’ndaki pansiyona geçerek tamamlıyoruz. Aynı gün içinde zirve tırmanışı, anakampa dönüş ve anakamptan yaylaya olan 7 km’lik yol biraz yıpratıcı oluyor. Neyse ki bu tip aktivitelere fiziksel ve mental açıdan hazır olan ekibimiz pansiyona varınca zirveyi başarıyla tamamlamanın keyfiyle yorgunluğunu unutuyor.

başarıyla tamamlamanın keyfiyle yorgunluğunu unutuyor. Ertesi gün araçla Çamlıhemşin’de bulunan Avusor Yaylası’na geçiyoruz. Burada Karadeniz insanının sıcaklığı ve samimiyetiyle kendimizi evimizde hissettiğimiz bir pansiyonda yöresel yemekleri tadarak eğlenceli bir gece geçiriyoruz. İyice dinlendikten sonra sabah yine erkenden Kör Ahmet Geçidi’ne (ismiyle ilgili hikayeler çeşitlilik göstermektedir) doğru ikinci tırmanışımıza başlıyoruz. Burada bulunan Büyük Göl berraklığıyla bizi büyülüyor. 3200 m’de bulunan geçide çok dik bir tırmanışla varıyoruz. Buradan Kaçkar Dağı zirvesi net görülebilmektedir. Bulut denizi adı verilen bulutların hareketinden oluşan manzarayı izlemek, bu coğrafyanın bize sunduğu görsel bir şölen gibi hissettiriyor. Mesafenin Kaçkar zirvesine oranla çok daha kısa olması öğlen vakitlerinde pansiyona dönmemizi sağlıyor. Burada yöresel kahvaltımızı yapıp, ardından araçla Fırtına Deresi’ne inip orada rafting yaptıktan sonra turumuzu tamamlıyoruz.

Kaçkarlar; ilgi alanına göre bölgenin yayla şenlikleri, festivalleri, tarihi, milli parkları, ormanları, kaleleri, florası, faunası gibi konularda çok zengin bir mirasa sahip. Tabii ki burada bahsedemediğimiz çok daha farklı aktiviteler için de buralar ziyaret edilebilir.

Kaçkar Dağları’nda zirveyi ve Kör Ahmet Geçidi’ni tecrübe edebildiğimiz turumuzun kısa hikayesini paylaştık. Umarım zirveyi deneyimlemek isteyenlere bir nebze olsun dokunabilmişizdir diyerek daha önce de söylediğimiz gibi meraklısına emniyetli ve bol eğlenceli yürüyüşler, tırmanışlar diliyorum. 

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği