Karagöz dergisinde yayınlanan havacılıkla ilgili karikatürler hemen her konuyla havacılığın ilgisi kurulup yayınlanır. Kimi hükümet sorunları, kimi dış politika, kimi de askeri konulardır.
Harbiye Nazırı balonda
Osmanlının son dönemimin önemli şahsiyetlerinden Mahmut Şevket Paşa, 31 Mart sonrasında önce Harbiye Nazırı, sonra da Sadrazam olur. Sadrazamlığı sırasında 1913 yılında uğradığı bir suikast sonucu öldürülünceye kadar da, ince uzun boyu ve dönemine göre farklı sakalları ile karikatürcüler için iyi bir “malzeme” olarak görülerek bol bol çizilir.
29 Teşrinievvel 1327 (11 Kasım 1911) tarihli Karagöz’ün kapağında yer alan karikatürde (Karikatür 1) benzerlerine daha önce rastladığımız biçimde bir balonda çizilen ve “muhalifleri” safra olarak görüp balondan atarken çizilir. Safraların düşmesiyle yükselen balondaki Mahmut Şevket Paşa’nın elindeki bayrakta “İttihat ve Terakki” ibaresi görülür.
Bir evden Mahmut Şevket Paşa’ya mendil sallayan Karagöz şöyle seslenir:
“- Ayol o böyle çürük iplerle durdurulmaz. Zapt olunmaz. Haydi Paşam sen onlara bakma, Allah selamet versin!...”
Karikatürden anlaşıldığı kadarıyla Mahmut Şevket Paşa 1911 sonlarında İttihat ve Terakki’nin en önemli şahsiyetlerinden biri olarak görülüyordu. Mecliste İttihat ve Terakki’ye karşı olan güçlü muhalefet 1913 yılında susturuluncaya kadar, partiyi destekleyen yayınlarda bu tip karikatürlere sık sık rastlanacaktır.
-Ayol o böyle çürük iplerle durdurulmaz. Zapt olunmaz. Haydi Paşam sen onlara bakma, Allah selamet versin!...
Mahmut Şevket Paşa’nın elindeki flamada: İttihat ve Terakki. Karagöz, 29 Teşrinievvel 1327 (11 Kasım 1911)
Yeni Matbuat Kanunu ve gökyüzü matbaaları
Karagöz gibi İttihat ve Terakki’yi destekleyen yayınlar bile kendi özgürlüklerini kısıtlayan durumlar ortaya çıktığında partiye cephe alabiliyor, en azından “uyarıyorlardı”. O sırada hazırlanan yeni bir basın kanunu taslağı Karagöz tarafından beğenilmemiş olacak ki, 2 Teşrinisani 1327 (15 Kasım 1911) tarihli Karagöz’de yayınlanan karikatürle (Karikatür 2) bu taslak eleştirilir. İstanbul semalarında uçmakta olan bir tayyare üstüne kurdukları matbaa ile baskı yapmaya çalışan Karagöz ve Hacivat, “aşağıdaki” kanunlardan uzak kalabilmektedirler. Üstünde “Karagöz Matbaası” yazan uçakta, Karagöz Hacivat’a şunları söyler:
“- Hacivat alışmalı birader alışmalı! Bundan sonra tayyarelerin mevki-i tatbiki yalnız ordular değil, yeni matbuat kanunu mevki-i tatbike çıkarsa bizim gazete çıkaracağımız yerde burasıdır. Haydi kağıdı merdanenin altına sür, durma!...”
Hacivat – Hayrola Karagöz, üzerlerine bomba mı salıvereceksin!...
Karagöz – Sen merak etme Hacivat, ben çalımına getireyim de onların üzerlerine bırakacağım şeyi bilirim.
Karagöz, 18 Nisan 1328 (1 Mayıs 1912)
Deniz Muharebesinde tayyare
Birinci Balkan Savaşı sırasında 16 Aralık 1912 tarihinde Seddülbahir Burnu ve İmroz Adası açıklarında Osmanlı ve Yunan deniz güçleri arasında meydana gelecek ve Yunan donanmasının üstünlüğüyle sonuçlanan deniz muharebesi öncesi yayınlanan bir karikatür (Karikatür 3), havacılığın savaşlardaki önemiyle ilgilidir. Balkan Savaşları sırasında yaşanan bu en büyük deniz savaşı öncesi bölgeye yığınak yapan Yunan donanması üzerinde tayyare ile uçan Karagöz ile Hacivat arasında şu diyalog geçer:
“Hacivat – Hayrola Karagöz, üzerlerine bomba mı salıvereceksin!...
Karagöz – Sen merak etme Hacivat, ben çalımına getireyim de onların üzerlerine bırakacağım şeyi bilirim.”
Bu dönemde hava kuvvetleri henüz kurulmamış ve tabii ki bu savaşta da kullanılmamıştır. İmroz Deniz Muharebesi olarak bilinen savaş, savaş tarihçilerinin görüşlerine göre; Osmanlı donanmasının bakımsız gemileri, eğitim eksikliği ve ordudaki “alaylı – mektepli” sürtüşmesinin etkisiyle kaybedilmiştir.
Karagöz – (Rüyasında sayıklıyor) Aman başım dönüyor, kendimi tutamıyorum, korkuyorum düşeceğim, şimdi düşeceğim, mutlaka düşeceğim…
Hacivat – (Kendi kendine)
Zavallı Karagöz, galiba rüyasında tayyareye bindi olmalı… Korkma gözüm, sen binemezsin… Sende o yürek ne gezer…
Karagöz, 30 Teşrini Evvel 1329 (12 Kasım 1913)
Tayyareye binmek yürek ister
Havacılığın ilk yıllarında, hem uçakların ve pistlerin ilkelliği, hem de “uçmak” kavramının yeniliği dolayısıyla olacak, tayyareye binmek bile bir cesaret göstergesi sayılıyordu. Önceki sayılarımızda bir örneğini yayınladığımız gibi, gazeteciler, yaptıkları tayyare yolculuklarını uzun uzun tasvir eden ve dönemin havacılık algısını yansıtan yazılar kaleme alıyorlardı.
30 Teşrini Evvel 1329 (12 Kasım 1913) tarihli Karagöz’de yayınlanan karikatür de (Karikatür 4) uçuş korkusu ile ilgili. Uçmayı ve dolayısıyla uçuş korkusunu ancak rüyasında görebilen bir “yüreksiz” olarak çizilen Karagöz, uykusunda sayıklarken, Hacivat konuyu yorumlar:
“Karagöz – (Rüyasında sayıklıyor) Aman başım dönüyor, kendimi tutamıyorum, korkuyorum düşeceğim, şimdi düşeceğim, mutlaka düşeceğim…
Hacivat – (Kendi kendine) Zavallı Karagöz, galiba rüyasında tayyareye bindi olmalı… Korkma gözüm, sen binemezsin… Sende o yürek ne gezer…”
Arnavutluk’ta olanlar…
Daha önce iç politikada birçok örneğini gördüğümüz siyasi bir “hal” aracı olarak tasvir edilen balondan atmanın bir örneği de dış politikayla ilgilidir. 24 Mayıs 1330 (6 Haziran 1914) tarihli Karagöz dergisinde yayınlanan bir karikatürde (Karikatür 5) Arnavutluk’un askeri ve siyasi figürlerinden biri olan Esat Paşa Toptani hakkındadır. Arnavutluk 1910’lu yılların başından itibaren karışık bir dönem yaşıyordu. Bu karışıklık sırasında, 16 Ekim 1913’de Esat Paşa Toptani özellikle Sırbistan yardımıyla orta Arnavutluk’ta Dıraç merkezli Merkezi Arnavutluk Cumhuriyeti adı verilen bir devlet kurduğunu ilan etmiş, sonra uluslararası güçler tarafından vazgeçirilerek, bir Alman Prensin idaresindeki ülkede bazı bakanlık görevleri yürütmüştü. Alman Prensin idaresinden rahatsız olan orta Arnavutluk’taki Müslümanların isyanı sırasında Prens Wilhem ile Esad Paşa’nın arası açılmış, Esad Paşa Toptani’nin bu isyanları desteklediği ve hatta bir komplo bile hazırladığı ortaya çıkmıştı. Mayıs 1914’de Esad Paşa komplo hazırlama suçu ile tutuklanmış; yargılanıp idama mahkûm edilmişti. Fakat İtalyan Hükümeti’nin müdahalesi ve ısrarı üzerine idam edilmeyip ülkesinden sürülmüştü. İşte bu günlerde çizilen karikatürde Ellerinde Türk bayrakları olan Müslüman Arnavutlar, bulundukları balondan Esat Paşa’yı atıyor ve bu “safra”dan kurtuluyorlardı. Karikatürde bu durumu yorumlayan Karagöz de Hacivat’a şunları söylüyor:
“Karagöz – Bak Hacivat, balon iyice yükselmek için safrasını nasıl attı.”
Karagöz – Bak Hacivat, balon iyice yükselmek için safrasını nasıl attı. Karagöz, 24 Mayıs 1330 (6 Haziran 1914)