Prof. Dr. Aziz Sancar, Tomas Lindahl ve Paul Modrich ile beraber Nobel Kimya Ödülünü kazanan gerçek bir bilim insanı. Bu ödül bir Türk bilim insanının fen bilimlerinde aldığı ilk Nobel Ödülü… Bu olağanüstü başarıya imza atan Aziz Sancar’ın hikâyesi de oldukça ilginç, Mardin’de başlayan ve Nobel ödülüne uzanan zorlu bir yolculuk…
Aziz Sancar Mardin’in Savur ilçesinde yaşayan ve okuma yazma bilmeyen bir ana babanın sekiz çocuğunun yedincisi olarak, 1946 yılında doğar. Ana babası okuma yazma bilmese de Sancar’ın deyişiyle “eğitimin önemini biliyor” ve çocuklarının eğitim alması için ellerinden geleni yapıyorlar. İlk ve orta öğrenimini Mardin’de gerçekleştiren Aziz Sancar’ın lise yıllarında futbolla ilgilendiğini iyi bir kaleci olduğunu söylemekte de yarar var. Çok yönlü bir genç olan Aziz Sancar Genç Milli Futbol takımı denemelerine bile çağırılır.
Liseden sonra 1963 yılında girdiği İstanbul Tıp Fakültesi’ni 1969’da bitirir ve doğduğu kent Savur sağlık ocağında da iki yıl boyunca doktor olarak çalışır. Sonra gurbet yılları başlar Aziz Sancar için: Önce Amerika Birleşik Devletleri’nin Dallas şehrine giderek Dallas Texas Üniversitesi’nde Moleküler Biyoloji dalında doktora yapar. Sonra Yale Üniversitesi’nde DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamlar. Daha sonra DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürür. Bu süreçte tam 415 bilimsel makale ve 33 kitap yayınlar.
Bu olağanüstü bilim adamı aslında Nobel ödülünün yıllardır “doğal” adaylarından biri… Yıllardır yaptığı çalışmalarla çeşitli ödüller kazanan Prof. Dr. Aziz Sancar, 2007 yılında moleküler biyoloji alanında yaptığı çalışmalarıyla Vehbi Koç Ödülleri’nin altıncısını kazandığında 9 Haziran 2007 tarihli Radikal gazetesine hakkında şunlar yazılır:
“Prof. Dr. Aziz Sancar’ın ödüllendirilen iki projesi vardı. İlki DNA onarımı, diğeri insanın biyolojik saatiyle ilgili…
34 yıldır hücrelerin DNA tahribatına nasıl tepki verdiğini aydınlatmaya çalışan araştırmacı, sonunda DNA onarımını yapan enzimleri ayrıştırmayı başardı.
Prof. Dr. Sancar, “DNA onarımı hem kanserin önlenmesi için hem kanser tedavisi için önemli. DNA onarımı yapan enzimleri ayrıştırıp onların mekanizmasını aydınlattık” dedi. Bilim çevreleri DNA’nın kendisini nasıl onardığının anlaşılmasının, hem vücutta hiç kanser oluşmaması hem de oluşmuş olan kanserlerin tedavisi konusunda yeni yöntemler geliştirilmesinde son derece önemli olduğunu vurguluyor.”
2007 yılında yapılan röportajda, Vehbi Koç ödülünü almanın kendisi için önemini vurgularken “memleketten ödül almak benim için onur verici” diyen Aziz Sancar, Nobel ödülü sonrasında da tüm mütevazılığı ile “Başarı, bana çok güzel öğretim veren kendi memleketimindir. Bana olağanüstü tıp eğitimi verdi ve o buradaki başarımının kaynağı oldu” der…
İlginç bir nokta da 2007 yılında Vehbi Koç Ödülü’nü aldıktan sonra, Koç Holding’in Bizden Haberler dergisinin Haziran 2007 tarihli 349. sayısında yayınlanan röportajında, sanki Nobel ödülünü alacağını hissederek söyledikleri: “Ödülü çok güzel yapmışlar. Çok güzel seçilmiş. Maddi bakımdan da en yüksek ödül. Umarım bunun örnekleri artar. ABD’de nereye gittiğimi sordular; “Türk Nobel’ini almaya gidiyorum” dedim. İnşallah Türkiye’nin Nobel’i olarak anılır.”
Evet, Türkiye Aziz Sancar’ın şahsında ilk Nobel bilim ödülünü kazandı. Aziz Hoca’nın “yenileri de olacak” umudu hepimizin ortak dileği…