B-737 Max uçaklarının kazaları ile birlikte değerlerini ‘büyük mücadelelerin ve risklerin üstesinden gelmek’ olarak oluşturan Boeing’in toplam zararı 650 milyar doları bulmuş durumda. Peki Max krizi ile mücadeleyi kaybeden Boeing, nerede hata yaptı?
Yönetim, belirli bir takım amaçlara ulaşmak için başta insanlar olmak üzere parasal kaynakları, donanımı, demirbaşları, hammaddeleri, yardımcı malzemeleri ve zamanı birbiriyle uyumlu, verimli ve etkin kullanabilecek karar alma ve uygulatma süreçlerinin toplamıdır. Aslında hayatımızın her alanında yönetim bulunmaktadır. Yönetim süreci gerçekleştirilirken çeşitli kaynaklar kullanılmaktadır. Bunlar; bilgi, insan, hukuk, zaman ve maddi kaynaklardır. Yönetici ise; beşeri, fiziki ve bilgi kaynaklarını etkili bir biçimde birleştiren ve bu kaynakları örgüt amaçlarını başarmak için kullanan kişidir. Yöneticinin planlama, örgütleme, yöneltme, koordinasyon ve kontrol sürecini gerçekleştirmek temel sorumluluğudur. Yönetici, örgütsel yapıyı koruyarak yönetsel amaçları yerine getirir. Peter F. Drucker ise yöneticiyi, bilginin uygulamasından ve performansından sorumlu kişi olarak tanımlamaktadır. İşletmeler açısından yönetim ve yönetici / lider olguları günümüzün rekabetçi, dinamik ve küresel pazar koşullarında çok daha önemli hale gelmektedir. Yönetim gurusu Tom Peters, 21’inci yüzyıldaki başarılı şirketlerin aşağıdaki özellikleri göstermesi gerektiğini ifade etmiştir:
- Kalite ve hizmet bilinci
- Çevre değişimlerine daha fazla tepki verme
- Çabuk değişebilme
- Rakiplerden farklı ürün üretebilme
- Pazar nişleri (boşlukları) yaratabilme
- Yüksek katma değerli ürün üretebilme
- Yüksek eğitimli, alanında uzman personel çalıştırma
Şüphesiz ki, içinde bulunduğumuz yüzyılda gerek işletmeler ve gerek yöneticiler için başa çıkılması gereken en zorlu alan rekabettir. Yönetim anlayışı ve algısının yıllar içinde gösterdiği dönüşüm, önemli paradigma değişimlerine neden olmuştur. Günümüz yöneticilerinin yönettikleri işletmelerin kurum kültürü ve değerleri ile bu değişim ve dönüşümleri iyi bir şekilde yönetebilmek için bunlara uygun stratejiler oluşturması şarttır. Çünkü günümüz yönetim anlayışında hem işgörenler hem de müşteriler önem taşımakta ve sürekli yenilenen bir organizasyon anlayışı önem taşımaktadır.
Aşağıdaki şekilde, günümüzdeki işletmeler açısından etkin olan dört kritik alan gösterilmiştir:
Her işletmenin kendine özgü oluşturduğu bir misyonu ve değerler sistemi vardır. Boeing de bu kapsamda kendi değerini ‘büyük mücadelelerin ve risklerin üstesinden gelmek’ olarak oluşturmuştur. Ancak B-737 Max krizi ile mücadeleyi kaybetmiştir. Şimdi gelelim Boeing’in nerede hata yaptığına? Öncelikle yaşanan iki B-737 Max kazası, hücum açısı sensörleri arasındaki veri uyuşmazlığının ‘Manevra Karakteristiği Takviye Sistemi’ (MCAS) adı verilen kontrol sisteminin otomatik devreye sokmasını etkilemesi sonucu gerçekleşmişti. Her ne kadar ilk başta Boeing CEO’su Muilenburg herhangi bir yazılım hatası olmadığını ve istifa etmeyi düşünmediğini söylese de, daha sonra gerçeklerin ifşa olması ve gelen baskılar sonucunda istifa etmek zorunda kaldı ve hatalı olduklarını kabul etti. Dünya çapında bu uçakları kullanan pekçok havayolu finansal olarak büyük zarara uğradı ve tarife yapısını değiştirmek zorunda kaldı. Örneğin, uçuşların durdurulmasından bu yana, Southwest Airlines büyüme planlarını yeniden revize ederek 100’den fazla günlük uçuşunu iptal etti ve ocak-eylül arasındaki kazancından 435 milyon doları silmek zorunda kaldı. Southwest filosundaki 34 Max ile havayolları içerisinde en fazla Max’a sahip şirket. Havayolunun 2020’de 41 tane daha siparişi vardı. THY açısından ise (filosunda 24 adet Max var) iç hatlardaki talebin karşılanması ve dış hatlarda alınan yeni destinasyon ve frekanslar açısından zarar söz konusu (yaklaşık 600 milyon dolar). THY de bir şekilde uğradığı bu zararı mecbur olarak bilet ücretlerine yansıtacak ve zaten çok da ucuz sayılmayan havayolu taşımacılığı insanımız açısından daha da pahalı hale gelecek.
Önemli olan burada Boeing’in bu süreci nasıl yöneteceği ve uçak sattığı havayollarına karşı zararlarını ödeyip ödemeyeceği? Bir soru da, 1968’den beri üretilen ve dünyada en çok kullanılan, özellikle de low-cost (düşük maliyetli) taşıyıcıların en çok tercih ettiği uçak modeli olan B-737 serisinde bu kadar önemli bir hatanın nasıl yapıldığı? Yatırım bankası Morgan Stanley’e göre Max’ların da dâhil olduğu 737 sınıfı uçaklar, Boeing’in toplam yolcu uçağı üretiminin yüzde 70’ini oluşturmakta. Sanıyorum bu noktada rekabet ve para (kâr) hırsı, bir başka deyişle kapitalizm havacılık kurallarının başında gelen emniyet faktörünün önüne geçti. Tamam, rekabet önemli bir faktör ancak siz rakibinizle rekabet edeceğim derken uçuş emniyetini ve emniyet faktörlerini göz ardı ederek strateji uygularsanız bunun sonuçlarına katlanmak zorunda kalırsınız. Tabi ki Boeing’in burada kaybettiği sadece para değil prestij de aynı zamanda!. Kazaların ardından 737 Max’ın üretimini durdurma kararı alan Boeing’in uçak teslimleri 11 ayda yüzde 50 azaldı. Bu da şirketin sipariş edilen uçakların iptali ile birlikte zararının yaklaşık 650 milyar dolara ulaşacağını göstermekte. Zaten şirketin borsadaki değer kaybı da 50 milyar dolar olmuş durumda. Boeing’in pazar değeri ile birlikte marka ve imajı da yerle bir oldu üstüne üstlük.
- Hatalar zinciri
- Üretimin aşırı ve kontrolsüz bir şekilde artması
- Teknik hatalar
- Deneyimsiz ve yorgun teknisyenler
- (Teknisyenlerin beş hafta boyunca izinsiz bir şekilde çalıştırıldıkları ile ilgili duyumlar var)
- Elektronik, yazılım ve farkındalık sorunu
- Yanlış rekabet stratejileri
- Örgütsel ve yönetimsel sorunlar
- Havacılık dışından yönetici atamaları
Boeing’in son yıllarda yönetim felsefesinde değişiklikler olduğunu ve yönetim süreçlerinin sistem yaklaşımı perspektifinden ele alınmadığını görmekteyiz. Amerika ve yurtdışındaki merkezlere yetersiz ve geçmişi havacılık olmayan, Boeing felsefesine uymayan yöneticilerin atanmaya başlaması gibi. Bu kişiler doğal olarak kar odaklı çözüm önerileri sundular. Sırf Ar-Ge bütçesinden kısmak için yeni bir teknolojiyi olması gereken bir araştırma sürecinden geçirmeden uçaklara yerleştirmek, yapılan en büyük yönetimsel hatalardan birisidir.
Boeing’in yıllardır araştırma ve mühendislik faaliyetlerine yaptığı yatırımların kesilmesi ve üretim bantlarının birleştirilmesi hatalar zincirinin başlamasına da vesile oldu. Ama burada asıl önemli olan nokta, Boeing’in 737-Max uçaklarındaki hatayı bilmesi ve bunu kasıtlı olarak gizleyerek, üretim ve uçuşlara devam etmesi. Hatta daha önceki test uçuşlarında bazı pilotların bu sistem arızasının farkında oldukları ve şirkete bu yönde bir uyarı yaptıkları biliniyor. Sonuçta bu ölümcül kazalar olmadan ve 346 kişi ölmeden önce istenilseydi kazaları önleme şansı vardı. Bu da Boeing’in yaptığı en önemli stratejik hatadır. Bir diğer hata ise, Boeing’in rakibi Airbus’ın A320-Neo (New Engine Option) modeline karşı, sıfırdan yeni bir uçak üretmek ve pazara sunmak yerine elinde var olan ve oldukça da talep gören 737 serisinde birtakım değişikliklere gitmek (motoru büyütmek gibi) olmuştur. Çünkü yeni bir uçak üretmek çok daha uzun bir süreç ve yatırım gerektirdiğinden, Boeing kısa dönemli çözüm stratejileri üzerinde durmuş, ancak bu da şirketi daha uzun dönemde zarara uğratmıştır.
Boeing’in hatasının pazara yansıması
Boeing ve Airbus bildiğimiz gibi uçak üreticisi olarak uzun yıllardır havacılık pazarını domine ediyor. Boeing’in bir hatası da bu pazar gücünü arz ve talep dengesini gözeterek yanlış kullanmak olmuştur. Ne yazık ki dünyada bu iki şirketin karşısına uçak üreticisi konumunda güçlü bir rakip çıkamıyor. Her ne kadar Çinli uçak üreticisi Comac ürettiği ARJ-21 ve C-919 model uçaklar ile Airbus ve Boeing’e rakip olacağını söylese de uzun dönemde bu pek mümkün görünmemekte. Boeing’in yanlış yönetim ve pazarlama stratejisinin en çok rakibi Airbus’a yaradığı, Airbus’ın pazar payının ve uçak siparişlerinin daha da artacağı gelecek öngörüleri arasında.
Boeing krizinden çıkarılacak ders, işletmelerin yönetim stratejilerinin ve yöneticilerin verdiği kararların işletmenin verimliliği ve pazardaki rekabet gücü üzerinde ne kadar önemli olduğudur.