Bir Gün Değil, Her Gün:
8 MART Dünya Kadınlar Günü
Dünya tarihinde kadınların her alanda çok önemli rolleri bulunuyor. Yine de haksızlıklara, ayrımcılığa ve şiddete maruz kalan kadınlar, dünyanın daha güzel bir yer olması için ellerinden geleni yapmaya devam ediyorlar. Onlara adanmış bu özel günü kutluyor, eşitsizliğin ve şiddetin son bulmasını diliyoruz.
Kadının sosyal hayattaki rolü günümüzde bile tartışılmaya devam ediyor. Kimileri, kadının sadece evinde oturarak çocuk bakıp, yemek, çamaşır ve bulaşıkla ilgilenmesi gerektiğini düşünürken, kimileri de tam aksine kadının sosyal hayatın bir parçası olup, üretime katkı sağlamasının daha önemli olduğunu savunuyor. Her iki görüşün de kendilerine göre haklı tarafları var ama bakıldığında kadınlar adına hâlâ pozitif ve tam çözüm sağlayan bir adım atılabilmiş değil.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü 1911 yılından beri kutlayarak kadınlara iş hayatında yapılan haksızlıkların ve ayrımcılığın önüne geçmek için dünya çapında mesajlar yayınlanıyor. Ancak kadınların sorunları bu çabalara rağmen ne azalıyor ne de bitiyor. İlk kez 1910 yılında Danimarka’nın Kopenhag kentinde düzenlenen İkinci Çalışan Kadınlar Konferansı esnasında kutlanılan Uluslararası Kadınlar Günü, Clara Zetkin isimli Alman aktivist bir kadının önerisiyle ortaya çıkmıştı. Zetkin, 8 Mart 1857’de New York’ta başlayan kadın hakları mücadelesinin, her yıl “Uluslararası Kadın Günü” olarak kutlanmasını önerdi ve bu öneri oy birliğiyle kabul edildi. Bu fikir, Amerika’nın New York şehrinde özellikle tekstil sektöründe çalışan kadınların, yaşadıkları zorluklar nedeniyle 1908 senesinin mart ayında düzenledikleri toplu yürüyüşten etkilenilerek ortaya çıktı. Aslında burada bir trajedi de yatıyor. Aynı tarihte, “Cotton” tekstil firmasında çalışan kadınlar, daha iyi çalışma koşulları için greve gittiler. Sonuçta, direnişi bastırmak için fabrikaya kilitlenen kadınlardan 129’u fabrikada çıkan yangında yaşamını yitirdi. Tarihin kara sayfalarına böylece bir tanesi daha eklenmiş oldu.
Zetkin’in Zaferİ
Bunun sonucu olarak işveren geri adım attı ve daha düzenli çalışma gün ve saatlerine, bunların yanında ücretli izinlerine de kavuştular. Amerika’da atılan bu cesur adımların da etkisiyle Zetkin 1910 senesinde Uluslararası Kadınlar Günü Kutlaması için herkese bir çağrı yaptı. Kutlama esnasında emekçi kadınların siyasi ve ekonomik beklentileri de seslendirilecekti. Sonuçta başarıya ulaşıldı ve ertesi yıl, 1911’de Uluslararası Kadınlar Günü, Avrupa’nın büyük şehirlerinde de kutlanmaya başladı.
Bu, emekçi kadınların mücadelesinde muhakkak bir dönüm noktasıydı ama kadın-erkek eşitliği, eşit çalışma koşulları ve ücretleri birçok Avrupa ülkesinde bile bu olaydan çok uzun yıllar sonra sağlanabildi. Günümüzde de dünyada hala güncelliği koruyan bir sorun olması ise bir hayli düşündürücü... Kadın-erkek perspektifinden bakıldığında, kadınların erkeklerden daha başarılı olduğu birçok alan mevcut. İş gücü bahis konusu olunca; hem fiziksel hem de zihinsel güçleriyle kadınlara her alanda ihtiyacın olduğu bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Ülkemizin Kadınları
Ülkemizde önemli başarılara imza atmış kadınlara bakacak olursak; Fransa’nın dünyaca ünlü üniversitesi Sorbonne’dan mezun olan ilk Türk kadın kimyacısı Prof. Dr. Remziye Hisar, Türkiye’nin de ilk kadın kimyacısı. Hisar, 1992 yılında yaşamını yitirdi. Sanat alanında da ülkemizde önemli eserlere imza atmış kadınlar var. Bunların içinde Türkiye’nin ilk kadın heykeltıraşı olan Sabiha Bengütaş’ın birçok eseri bulunuyor. Havacılık alanında ise şüphesiz ismini hepimizin bildiği Sabiha Gökçen var. Türkiye’nin ilk kadın pilotu olan Gökçen, Atatürk’ün manevi kızı olarak da tanınıyor. Aynı zamanda jet pilotluğu da yapan Gökçen, Türk Hava Kuvvetleri’ne 22 sene boyunca hizmet etti ve 2001 senesinde hayata gözlerini yumdu. Daha birçok isim saymak mümkün... Ülkemizin kadınlarının böyle başarılara imza atmış olması hepimizi gururlandırıyor. Onları aslında sadece 8 Mart’ta değil, her zaman hatırlamak gerekiyor.
Bilim alanında da dünyayı değiştiren ve yeni pencereler açan birçok kadın var. Geometri ve matematik alanında önemli çalışmaları bulunan Sophie Germain, modern fiziğin annesi olarak anılan Marie Curie, şempanzeler üzerine yaptığı çalışmasıyla bilinen Jane Goodall ve İngiltere’de tıp sınavlarını başarıyla geçen ilk kadın fizik uzmanı Elizabeth Garrett Anderson bunlardan sadece birkaçı. Kadınlar işin içine girince dünya kesinlikle daha da güzelleşiyor.
Kadınların Katkıları Devam Edecek
Havacılık sektörüne bakıldığında özellikle de ülkemizde uçuş teknisyeni kadınların varlığı şüphesiz bizleri çok mutlu ediyor. Türkiye’nin ilk ve tek kadın başteknisyeni Nursel Ünden Ortaç, çalışmaya başladığı dönemde kadın teknisyen sayısının azlığından bahsederek erkeklerle birlikte çalışmanın hem zor hem de güzel olduğunu söylüyor. Bugün sayıları 85’e ulaşan kadın teknisyenler işlerini büyük bir tutkuyla ve severek yapıyorlar. İşe ilk başladıklarında şaşkınlıkla karşılandıklarını ve değişik tepkilere maruz kaldıklarını anlatan kadın teknisyenler, her teknisyen gibi zorlu aşamalardan geçtikleri mesleklerini severek sürdürdüklerini ifade ediyor. Daha çok erkeklere yakıştırılan tamir ve bakım işlerini, kadınlar da en az erkekler kadar iyi yapıyor ve uçuş güvenliğinin kusursuz olmasında önemli rol oynuyorlar. Havacılık sektöründe kadınlar için tıbbi ya da fiziki bir engel bulunmuyor. Dezavantajlı olabilecekleri tek dönem, gebelik dönemi olabiliyor. Ayrıca, güç tarafından değerlendirdiğinizde, sivil havacılık uçakları için gerekli olan 150 lbs rudder pedal basıncını 24 kadından 19’unun 30 saniye boyunca muhafaza edebildiği belirtiliyor. Sonuç olarak, diğer sektörlerde olduğu gibi havacılık sektöründe de kadınların katkıları olmaya devam edecek.