Thumbnail
  • 10.03.2020

Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en üst seviyesi olan kendini gerçekleştirmek, insanın kendine dönük yaptığı yolculuğun en üst basamağıdır… Peki siz bu yolculukta neredesiniz?

 

Kendini gerçekleştirme yolunda atılacak ilk adım, insanın kendini tanımasıdır. Bunun için kişinin yeterliliklerini, karakter özelliklerini, güçlü ve zayıf yanlarını bilmesi gereklidir. Kendini tanımak, doğru soruların sorulması ve gelen cevapların kalbinizde de onay bulması ile başlayan bir süreçtir. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisine göre bir insan, en alt basamaklardaki güvenlik ve fizyolojik ihtiyaçları karşılandıktan sonra,  kendi potansiyelini ortaya çıkarma ve kendini gerçekleştirme gayretine girmektedir. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en üst seviyesi olan kendini gerçekleştirmek, sanat ve edebiyatta yaratıcı çalışmalar ile elde edilebilirken, diğerleri için spor, eğitim veya kurumsal bir ortam ile elde edilebilir.

Aynı zamanda, birçok yaratıcı insan, ünlü ressam Rembrandt ve Van Gogh ömürleri boyunca yoksulluk içinde yaşamışlardır, buna rağmen kendilerini gerçekleştirmeyi başarabildikleri ileri sürülebilir. Toplumda sayıca az olan bu insanları kısaca tasvir edecek olursak, en temel özellikleri çalışkan ve üretken olmalarıdır. Farklılık, yaratıcılık, özgünlük göze çarpan diğer yönleridir. Sevgi ve güven duyguları tatmin olmuştur. Sürekli başkalarından onay alma ihtiyacı hissetmezler. Bu nedenle övgü ve eleştirilerden çok etkilenmezler. Eleştiri durumunda da egoları altüst olmaz. Biricik olduklarının ve bütünün parçası olduklarının farkındadırlar ve kendilerini başkalarıyla kıyaslamazlar. Tüketim odaklı yaşamak yerine, sürekli kendi özlerine ve iç dünyalarına odaklanıp, kendilerini aşma gayretindedirler. İnsanın içindeki sonsuz boşluğun, maddiyat ve tüketim yerine, yaratıcılık ve üretimle dolacağının bilincindedirler. Ayrıca, kriz anlarında da son derece kontrollü davranıp, sağduyulu kararlar alırlar.

 

Dünya üzerinde pek çok insan benzer olaylar yaşamakta, fakat aynı olaylara farklı tepki vermektedirler. Aynı olaya aynı aileden iki kişi bile, farklı tepkiler verebilmektedir. Demek ki, olaylar karşısında takınılan tavır ve tutum, bu deneyimin nasıl yaşanacağını belirlemektedir. Yaşadığımız olaylarda, bakış açımız belirleyici olmaktadır. Çünkü düşüncelerimiz duygularımızı , duygularımız da davranışlarımızı etkilemektedir. Olumsuz gibi görünen olayda, öğretiyi farkettiğimizde, hayatımızda farklı kapılar açılmaktadır. Olumsuz gibi görünen bir deneyim, büyük resimde, bizi farklı bir bilinç düzeyine yükseltmekte ve her deneyim başka bir deneyime hizmet ederek farkındalığımızı artırmaktadır.

 

Bu insanlar aynı zamanda, mutluluğu bir mekana ve eşyaya bağlamak ve sürekli beklentiler üretmek yerine, küçük şeylerden mutlu olurlar. Sevilen bir yemeği yemenin, güzel bir müzik dinlemenin coşkusunu içlerinde hissederler. Baktıkları her şeyde, bir giz ve mutluluk görürler. Belirsizliklerden korkmazlar ve belirsizliğin kendilerine sağladığı fırsat okyanusunda, mucizeleri yaşayacaklarını bilirler. Tüm insanlığa ve doğaya karşı sevgi doludurlar. Geçmişin pişmanlıkları ve geleceğin endişelerinden sıyrılarak  ‘anı’ yaşamayı tercih etmiş, şimdinin gücünü farketmişlerdir. İçlerindeki kıskançlık, kin ve nefret duygularından uzaklaşmışlardır. Her günü bir mucize gibi, neşe ve canlılık içinde geçirirler. Sevgi enerjisiyle, kendilerini akışa teslim ederler. Bugün toplum içinde yaşadığımız o duygu karmaşıklığının ve geçmişe-geleceğe yönelik kaygıların, tek çaresinin anda kalmayı becerebilmek olduğunu bilirler.

Kendini gerçekleştirmiş insanlarla konuşmalarımız, bize nedenini bilmediğimiz farklı bir huzur verir. Abartı eleştiri, övgü, anlam yükleme, yargılama, dedikodu yapmak gibi olumsuz eylemlerden uzak davranırlar. Tarafsız bir bakış açısına sahiptirler. Herkesin eksiklikleri ve kusurları olduğunu bilirler. İnsanları ve kendilerini olduğu gibi kabul ederler. Topluma karşı bireysel bağımsızlıklarını koruyabilmişlerdir. Çocukluktaki yetiştirilme tarzından dolayı, kendilerini değerli ve güvende hissederler.  Varoluşlarını doyasıya hissederler. İlişkileri yapaylıktan uzak, samimi ve içtendir.

 

Tüm bu özellikleri göz önünde bulundurarak, Maslow ihtiyaçlar piramidinde hangi katmanda olduğumuzu tahmin edebiliriz.

 

Sonuç olarak, en önemli yolculuk, kendine olan yolculuktur. Bu uzun yolda, tecrübenin ve ruhsal deneyimin başka bir şeyle satın alınması mümkün değildir. Kendini keşfetmek, yaşam amacını  sorgulamak, kendine ve çevreye karşı sevgi dolu ve dürüst olmak, bütün olma yolunda atılacak en büyük adımdır. İngiliz şair ve ressam William Blake’in (1757-1827) sözlerinde belirttiği gibi “Bütün insanlar  orijinal doğar, birçoğu  kopya olarak ölür.” Nihai nokta, kişinin hayat deneyimini yaşarken, yaşam amacını keşfedip, kendini gerçekleştirmesidir.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği