Aklımızın ermesiyle başlar vatan sevgisi söylemleri; önce ailemiz tarafından sonra okullarda, toplantılarda, işyerlerinde farklı tarzda ve şekillerde. Ta ki o vatanda toprağa girene kadar devam eder.
Bundan dolayıdır ki vatanı sözde hepimiz severiz. Yoktur sevmeyen, aksini söyleyen. Astığımız bayraklar, coşkuyla söylediğimiz marşlar, takılan rozetler, belirli gün ve haftalardaki etkinlikler ve gerektiğinde atılan sloganlar bunun birer göstergesidir.
“Biz bu vatan için gerekirse milletçe canımızı, kanımızı veririz, vatanımızı vermeyiz” deriz sıklıkla ki; tarih şahittir hep böyle de olmuştur. Eğer hala bu coğrafyadaysak tek sebebi de budur zaten. En sonuncusu ise 15 Temmuz destanıdır; canların feda edildiği. Vatan sevgisinin en üst noktalara çıktığı… Daha ötesi de yoktur zaten…
Peki, vatan sevgisi sadece vatan için canımızın feda edilmesi midir? Vatanı sevmek için canımızı feda etmeyi mi beklemeliyiz? Ya da canımızı feda edeceğimiz güne kadar umursamadan yaşayıp, o günün gelmesini beklemek midir vatan sevgisi? Vatan için canlarını feda eden şehitlerimize layık olabilmek ve emanetlerine sahip çıkabilmek için daha başka neler yapabiliriz acaba?...
Vatan için şehit olabilmek durumu bizlere Allah-ü Teâlâ tarafından çok ender verilen, muhteşem bir şanstır aslında. Hiçbir dinde İslam’daki şehit olmak şerefi kadar kuvvetli bir paye bulunmamaktadır ayrıca. Ender olmayan şansımız ise yaşamdır, yaşamaktır. O zaman bize düşen yaşarken, ömür boyu sevebilmektir vatanı. Yaşarken de sevginin hakkını verebilmektir.
Sözde değil özde bir sevgi olmalı öncelikle. Vatanımızın kültürüne, değerlerine, eserlerine, doğasına, insanlarına ve kurumlarına sahip çıkarak sevebiliriz vatanı. Doğru düşünülenler, bilinenler ve öğrenilenler hayatımız içeresinde teoride değil, uygulamada olmalıdır her daim.
Saygının sevgiyi, saygısızlığın ise şiddeti getirdiğini bilerek; kırmadan, dökmeden, herkes benim gibi düşünecek, en doğru ben düşünürüm demeden, saygı göstermeyi bilerek sevilmelidir vatan.
Ülkece geçirdiğimiz şu zor günlerde her şeye, herkese ve hatta dünyadaki tüm düşmanlarımıza rağmen detaylara takılmadan birlik olabilmek, bir olabilmektir gerçek vatan sevgisi. Bizi biz, bizi bir yapacak onlarca ortak noktamız varken bizi bir kaç konuda ayrıştırmaya; bizlikten, birlikten vazgeçirmeye çalışanlara karşı durabilmektir. Birbirimizi yargılamak yerine anlamaya çalışmak, uyanık olmaktır gerçek vatan sevgisi.
Ayrıca zihnimizde şöyle bir soru olmalı her zaman; “Acaba ben bunu yaparsam memleketime, vatanıma hayrı mı olur? Yoksa zararı mı olur? Kim kaybeder? Kim kazanır?” Bu soruların cevabı “hayrı olur” ülkem kazanır ise, evet doğru yoldayızdır.
Örneğin; iş yerinde ve evde boş yere yanan bir lambanın söndürülmesinin evde size, işyerinde patrona faydası var gözükmekte. Ama söndürme eylemini bir adım öteye taşırsanız, milli servetimizi korumakta olduğumuzu bulursunuz. İşte vatan sevgisi…
Hangarda başteknisyene kızıp bakım işlerini yavaşlattığınızı ve salladığınızı farz edelim. Amaç başteknisyeni sıkıştırmak. Ama ortaya çıkan sonuç; kaybolan işgücü, 3-5 saat geç uçacak bir uçak, kaybolup giden paralar… Kim kaybetti peki, başteknisyen mi?
Bir akademisyen, eğitmen düşünün… Tüm enerjisini öğrencilerin eğitimi yerine kendi kişisel gelişimine odaklamış. Derslerini savsaklıyor, kendini güncellemediği için geçmişte kalmış. Belki o kişi; kişisel olarak maaşını alıp kazanıyor gözüküyor. Ancak ülkemin gençlerinden, geleceğinden çalıyor… Bu mu vatan sevgisi?
Bir kardeşimiz alışverişte ve iki ürün arasında kalmış. Karar veremiyor bir türlü hangisini alacağına… Ve son anda aklına gelip YERLİ MALI olanı alacağım diyor ve alıyor. Kim kazandı?...
Apronda gördüğünüz bir FOD’yi (cıvata vb.) alıp çöpe attık. Belki önemsiz ve sıradan küçük bir durum. Alıp atmasaydık olası sonuç neydi peki?... Hasarlanan bir uçak motoru, seferden çekilen bir uçak, mağdur olan insanlar, havaya uçup giden milli servet… Kim kaybetti?
Bir bürokrat ya da devlet memuru hayal edin, ihale yapıyor; kendi cebinden çıkacak gibi pazarlık yapıp, devletin parasını kendi parası gibi harcıyor. İşin ya da malın kalitesini, kendisine yaptırır gibi titizlikle inceliyor ve sonuçlandırıyor. Kazanan kim oldu acaba?...
BİR MİLLET Kİ; TÜRLÜ TÜRLÜ TAHRİKLERE, ŞİDDETE VE HER TÜRLÜ DÜŞMANLIĞA RAĞMEN AYRIŞMIYOR, KAVGA ETMİYOR, BİRBİRİNE SIKI SIKIYA BAĞLANIYOR. BİR VE BİRLİK OLUYOR… KAZANAN KİM? KAYBEDENLER KİMLER? Bu örnekleri daha da artırıp devam edebiliriz.
Bizler her nerede ve ne şekilde ya da hangi işte olursak olalım, en iyiyi yaparsak ve işimizin hakkını teslim edersek vatan sevgisinin de hakkını vermeye başlamış oluruz. Görevimiz ne kadar küçük veya önemsiz görünürse görünsün “sen mükemmel olarak yap” düsturumuz olmalıdır. Belki bu çok ilginç ve gösterişli olmayacaktır ama en iyi başlangıçtır vatan sevgisi için. Çünkü gündelik yaşantısında olan biz salt çoğunluğun vatanı için en doğru ve sürekli yapabileceği davranıştır bu. Gündelik yaşama indirdiğimiz andır vatan sevgisini. Mustafa Kemal Atatürk’ün en güzel sözlerinden birisi olan “vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır” sözü bu işin tam da özetidir aslında.
Vatan sevgimiz, etnik kökenlerden arındırılmalı, siyaset ve partiler üstü olmalı. Siyaset, partiler ve etnik köken vb. vatan sevgisi için birer araçtır, asla amaç olmamalıdır… Vatan sevgimiz; en temiz ve saf kalbimizle klişelere ve olaylara endekslemeden, anne babamızı sever gibi evladımızı sever gibi gönülden, sorgusuz-sualsiz ve her şeye rağmen olmalıdır.
Vatan sevgisi bir yaşam biçimidir aslında; piramide benzer ve en üst noktası da şehitliktir. Vatan sevgisinin sadece canımızı feda etmek olmadığını, gündelik yaşamımız içinde de sürekli var olması gerektiğini hem yaşamak, hem de kutsal emanetlerimiz çocuklarımıza aynı şekilde öğretmek boynumuzun borcu olmalıdır.
İyiliğe, güzelliğe, birlik ve beraberliğe, saygıya, sevgiye doğru atılan her küçük adım aslında vatan sevgisinin çok değerli birer parçasıdır. Hayatlarımızdaki böyle küçük küçük parçalar birleşip büyük bir bütünü, vatan sevgisinin ete kemiğe bürünmüş halini oluştururlar. Ve bunların tamamı vatan sevgisinin eylem halleridir, özde olanıdır aslında.
Haydi, artık Vatan sevgimizi, “gerektiğinde biz de bu vatan için şehit oluruz” söylemi ile bekleyerek geçirmeyelim. Bu eşsiz Vatan için canlarını feda eden şehitlerimize sahip çıkmak ve layık olmak adına, hayatımızın her anında bu sevgiyi gündelik yaşamamızın bir parçası haline getirmeye bakalım. Önce özeleştiri yapalım sonra da uygulamaya geçelim. Geç kalmadan, geç olmadan. Başka vatanımız yok…
Bizi ezansız, bayraksız, vatansız bırakma Allahım…