1909 ile 1911 yılları arasında 130 sayı yayınlanan Kalem dergisindeki havacılık karikatürlerini incelemeyi bu sayı tamamlıyoruz. Kalem’de yayınlanan havacılık karikatürlerinin önemli kısmının siyasi olayları yansıtırken havacılığı kullanan karikatürler olarak tanımlamak yanlış olmaz. Ancak bu sayı da göreceğiniz bazıları doğrudan havacılıkla ilgili… Üstelik bu karikatürlerin bir kısmı havacılığın öneminin oldukça erken bir dönemde anlaşıldığını gösteriyor.
Geçen ay, yazımızı tamamlarken, II. Meşrutiyet dönemi havacılık karikatürlerine devam edeceğimizi belirtmiştik. Bu dönemin en önemli dergilerinden Kalem’de havacılığa dikkat çeken karikatürlere de rastlıyoruz. Bu karikatürlerin birkaçını geçen sayılarda incelemiştik. Bu sayımızdaki yazımıza havacılığın öneminin fark edildiğini gösteren karikatürlerle başlıyoruz.
Tayyare Uyku Kaçırıyor…
Kalem dergisinin 15 Teşrini Evvel 1325 (28 Ekim 1909) tarihli sayısının 3. sayfasında yer alan ve yabancı bir yayından (Le Sourire) iktibas edildiği anlaşılan karikatürde (Karikatür 1), giyiminden Avrupalı bir politikacı olduğu anlaşılan, muhtemelen Fransa Cumhurbaşkanının “kâbusu” tasvir edilmiş. Göz bebekleri dik bir çizgiden oluşan ve motorsuz uçakları idare eden, böceği andıran pilotlar, ardına pervane takılı, elinde muhtemelen ülkesinin bayrağını tutan politikacıyı bağladıkları iple boşlukta sallıyorlar. Yerde ön planda bir havaalanı, arka planda da bir şehrin silueti görünüyor. İki tip uçak tasvir edilmiş. Bir kısmı dönem tayyarelerine benzeyen ancak motorsuz, diğerleri de kuş kanadına benzeyen, yine motorsuz uçaklar. Türkçe ve Fransızca altyazıda ise, “Betemi (Bethemy) tayyareleri münasebetiyle Reisi Cumhurun korkulu rüyalarından” cümlesi okunuyor. Karikatür muhtemelen 25 Ağustos 1909’da Fransa’nın Bethany kentindeki havacılık gösterilerine ve burada kırılan hız rekoruna gönderme yapıyor. Önemi ise, havacılığın devlet başkanlarının uykularını kaçıracak öneme sahip olduğunu iddia etmesi. Uçağın icadından çok kısa bir süre sonra savunmayla ilgili önemi anlaşılmış ve bu alanda kullanılmaya başlamıştır. İşte bu ve benzeri karikatürler uçağın savaşlarda kullanılmasından hemen önce değerinin fark edildiğinin göstergesidir.
Şose Yerine Zeplin
4 Teşrini Sani 1326 (17 Kasım 1910) tarihli Kalem’in 7. sayfasında yayınlanan bir karikatürde (Karikatür 2) ise havada bir zeplinin göründüğü pencere kenarında oturan bir politikacı “Bir sene daha sabretsem de yol yaptıracağıma balonlar (mı) yaptırsam…” diye düşünüyor. Derginin 3. sayfasından 9. sayfasına kadar süren “İstanbul’un İmar ve Tezyini” başlıklı bir yazının içine gömülen karikatürde, yazıdaki ifadeler de göz önünde bulundurulursa havacılık taşıması bir “fantezi” olarak görülüyor. “Kirpi” imzalı yazı, muhtemelen bu mahlası uzun süre kullanan Refik Halit (Karay) tarafından yazılmış. Yazıda Meclisi Mebusanda memleketin sorunlarına üretilen çözüm önerileriyle ince ince alay ediliyor. Bu önerilerden biri olan karayolu için masraf etmeden nehirlerin kullanılması düşüncesi yerine de karikatürde hava taşımacılığı öneriliyor. Karikatürün altında yer alan ilgili paragraf şöyle: “Anadolu’da şose imalindense küçük büyük nehirlerin teshiriyle daima kayıklarla seyir ve seyahat olunması ve masrafının Darülaceze bütçesinden sarfı…”
Avrupa’da Şöyle, Bizdeyse Böyle…
Muasır Avrupa ile muhafazakâr Osmanlıyı çeşitli alanlarda karşılaştırıp, “bizi” acımasızca eleştiren karikatürlerin ilk örneklerinden birinde havacılık konusu da geçiyor. 19 Haziran 1327 (2 Temmuz 1911) tarihli Kalem’in 12. sayfasında yer alan büyük karikatürde (Karikatür 3) madde madde şu yazılar var: “1- Nasıl, Bedbaht (?), diye muhatabım sordu. Hala muhafazakârlıktan mı bahsediyorsun? 2- Avrupa’da eser-i terakki… Adımda bir taht-el bahir… 3- Türkiye’ye gelince, denizlerde gemi bile yüzdürülemez. (4. Madde Türkçeye çevrilmemiş, Fransızcası: “Avrupa’da saatte yüz kilometre hızla gidilir”) 5- Türkiye’de yüz saatte bir metre… 6- Avrupa’da o kadar çok şimendifer var ki günde laakal (en az) bir kaza vuku bulur. 7- Türkiye’de ise münakalat için develer bile yok… 8- Avrupa’da binlerce fabrika ocakları 9- Bir o kadar tayyare. 10- Avrupa’da dilenciler bile Türkiyeli refiklerinden güzel giyinir. 11- Ve sonra muhafazakârlık deyip duruyorsun… Acaba neyi muhafaza edeceksin?...”
Bu karikatür aslında en az bir asırdır, Osmanlı münevverinin Avrupa karşısındaki ruh haletinin göstergesi sayılabilir. İlginç tarafı ise yaşam tarzı veya sanat eserleri gibi genellikle yapılan kıyas konularına hiç yer vermemesi. Bu yanıyla daha çok “Batının teknolojisini alalım, kendi değer yargılarımıza sahip çıkalım” cümlesiyle özetlenebilecek bir tavrı yansıttığı söylenebilirse de karikatürdeki üslup oldukça güçlü bir “Batıcılık” görüşünün yansıması.
Karikatürün bizim için önemli olan tarafı ise havacılığı bir medeniyet göstergesi olarak yansıtmasıdır. 1911 yılında yayınlanan bir karikatür, bayındırlık gibi, sanayi gibi havacılığın da bir medeniyet göstergesi olduğunu söylüyor ve havacılığın teknolojik üstünlük için zorunluluğuna işaret ediyor.
İstanbul’da Tayyare Müsabakaları
Kalem’de yayınlanan bir karikatür, 1909 sonbaharında İstanbul’da bir havacılık etkinliği yapıldığını gösteriyor. Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Prof. Dr. Mustafa Kaçar’ın Osmanlı bilim ve teknoloji tarihiyle ilgili kitabı Çağını Yakalayan Osmanlı’da etkinlikle ilgili şunlar yazar: “… Osmanlı Devleti’ne havacılığın girmesine önayak olan Mahmud Şevket Paşa’nın aynı zamanda askerî havacılığın gelişmesini de temin etmesinde Baronla yaptığı bu görüşmenin etkili olduğu muhakkaktır. Baron, ilk uçuşunu 30 Kasım 1909’da yapmayı planlamaktaydı. Hürriyet-i Ebediye tepesini uçuş için seçen Baron de Catters, buraya baraka şeklinde bir hangar yaptırmaya başlamış ancak inşaat bitmediğinden ve hava muhalefetinden dolayı bu uçuşu gerçekleştirememiştir. İstanbul ahalisi tayyare uçuşunu izleyebilmek için birkaç gün daha bekleyecektir. 1 Aralık 1909’da havanın uçuşa müsait olması ve barakanın inşasının kısmen bitirilmesi, ilk tecrübenin yapılabilmesine imkân sağlamıştır. Baron de Catters, sabahleyin erkenden uçağın tanzim ve tertibine başlamış ise de, vaadettiği gibi öğleden sonra saat 2’de hazırlıklar tamamlanamamıştır. Uçak ancak akşamüzeri hazır olmuş, uçuş için geç kalınmış olmasına rağmen Baron yeni motorunu denemek arzusuyla alacakaranlıkta uçağını iki defa hareket ettirmiştir. Birkaç yüz metre yerde gidip gelmiş ve tecrübeyi bir gün sonra 2 Aralık’ta saat ikide yine aynı yerde yapmak üzere erteleyerek, uçağı barakasına sokmuştur. 2 Aralık’ta, akşamüstü çıkan sert rüzgâra rağmen Baron ilk uçuşunu gerçekleştirmiş ve biriken ahalinin önünde yükselmiştir. Birkaç manevradan sonra sert bir şekilde Bulgar hastanesinin yakınlarına inmiştir. Uçakta bir hasar meydana gelmemiş ise de tekerlekleri biraz eğilmiştir. Baron bu ilk uçuşunda kısmen başarılı olmuş sayılabilir. Yarışlar kazanmış bu ünlü pilotun İstanbul’da bir türlü tam anlamıyla uçuş gerçekleştirememesi İstanbul yabancı basını tarafından tenkid edilmiştir. Bu uçuşu, ikibine yakın kişi seyretmiştir.
3 Aralık 1909’da yeni bir uçuş yapılacağı ilan edilmiş ise de havanın müsait olmaması sebebiyle bu uçuş da iptal edilmiştir. Bu gösteriyi izlemek için gelenler arasında Dâhiliye Nazırı Tala’t Beyefendi, Nafıa Nazırı Hallacyan Efendi ve daha birçok zevat bulunuyordu.
İki gün sonra, 5 Aralık saat 3’de Baron tekrar yaklaşık onbin seyirci önünde havalanmış ve bir iki defa ahali üzerinde döndükten sonra Kağıthane deresine mecburi iniş yapmıştır. Halk önce bunu bir manevra zannederek önemsememiş ise de aradan yarım saat geçince merak ve heyecanla araştırılmış ve uçağın Kağıthane deresine düştüğü anlaşılmıştır.
Baron de Catters, Osmanlı kamuoyundan ümit ettiği takdiri görememiş ve İstanbul’u terk etmiştir. Ancak, İstanbul ahalisi kısmen de olsa uçağın ne olduğuna ve nasıl uçtuğuna şahit olmuşlardır. Bu hadisenin menfi bir tesiri, havada seyahatin düşme tehlikesini de beraberinde getirdiğini göstermesi olmuştur.” (S.528-29)
Üç Defa Havalanan Baron
Bu yazıda sözü edilen Baron de Catters’in yaptığı uçuş İstanbul’daki ilk tayyare uçuşudur. Kalem dergisinin 3 Kanuni Evvel 1325 (16 Aralık 1909) tarihli sayısının 12. sayfasında yatay olarak yayınlanan karikatürde (Karikatür 4), pilot ve seyircileriyle uçağının bir kısmı görülüyor. Uçak ya Hürriyet-i Ebediye tepesinde ya da son uçuşunda düştüğü Kağıthane deresinde resmedilmiş. Bir tepede bulunması kalkış yerinde olduğunu düşündürse de, hem o dönemde çizilen tüm Hürriyet-i Ebediye karikatürlerinde Abide-i Hürriyet anıtının yer alması, hem de karikatürün altyazısında Baron’un söyledikleri, uçuş sonrasının tasvir edildiğini ve bu nedenle Kağıthane deresinin gösterildiğini düşündürüyor. Seyirci olarak çizilen tiplerin dağılımı aslında bu tip etkinliklere İstanbulluların hangi sınıfından ilgi gösterdiğini de yansıtıyor diyebiliriz. Karikatürde seyirci olarak çizilen dört erkeğin ikisi fesli ikisi fötr şapkalıyken iki kadın da azınlık ya da Avrupalı olduğunu düşündürecek kıyafetlerle görülüyor.
Karikatürün üstünde Türkçe “Baron’un Tayyaresi münasebetiyle” başlığı var. Altyazıda ise, Baron’un ağzından şunlar yazılı: “Efendiler! Hatırınız için üç defa havalandım yine muvaffakiyetimi takdir etmiyorsunuz. Berhayat oluşumdan fazla maharet mi arıyorsunuz.”
Bu karikatürde Baron’un ağzından “üç defa” havalandığı ifade edilse de Çağını Yakalayan Osmanlı’dan yaptığımız alıntıda 2 ve 5 Aralık 1909 tarihlerinde iki kez havalandığı belirtiliyor. Karikatürde, 1 Aralık’taki ilk deneme de sayılarak üç defa denendiği düşüncesiyle bu rakam verilmiş olabilir.
Kitapta, Baron de Catters’in, Osmanlı kamuoyundan ümit ettiği takdiri göremeyerek İstanbul’u terk etmesini doğrular biçimde karikatürde de başarısının takdir edilmediğinden bahsetmesi dikkat çekicidir.
Abdülhamit ve Tayyare Müsabakaları
Osmanlı karikatüristleri bu hava etkinliklerini de Abdülhamit hakkında karikatür çizmek için fırsat kabul etmişler. Daha önce de belirttiğim gibi, özellikle hallinden sonra, Abdülhamit karikatürleri ilgili ilgisiz her konuda ve her fırsatta yayınlanır, “düşmüş padişaha” hakaret için fırsat kollanırdı.
Kalem’in, 26 Teşrini Sani 1325 (9 Aralık 1909) tarihli sayısının kapağındaki karikatür de (Karikatür 5) bunlardan biridir. “İstanbul’da Tayyare Müsabakaları” başlıklı karikatürün altında “Kıskançlık…” yazar ve bir kaleye mahkûm edilip, zincirlenmiş “kara” bir kuş olarak çizilen II. Abdülhamit, havada uçan bir kuş ve tayyareye “haset ve hasretle” bakmaktadır. Özgürlüğe ve eski güzel günlerindeki gücüne özlem duymaktadır.
Tayyareden Bilet İsteyen Köprü Bekçileri
Galata köprüsünden ilk hizmete girdiği zamanlarda parayla geçilirdi. Bekçiler işlerini öyle ciddiye alır ve biletsiz geçmek isteyenlerle aralarında öyle kovalamacalar olurdu ki bu konu dönem karikatürlerinde bol bol işlenmiştir. Bekçiler ile biletsiz geçmek isteyenler arasındaki mücadele ancak “zabıta seyyar satıcı kovalamacası” ile kıyaslanabilir. Tüm bu karikatürlerde de bekçiler, aman vermeyen, kül yutmayan ve “zavallı” bedavacılara göz açtırmayan acımasız tipler olarak tasvir edilirdi. İşte bekçilerin bu tipolojisini en güzel gösteren karikatürlerden biri de havada uçan uçaktan bilet isteyen bekçiyi tasvir eden bir karikatürdür.
Kalem’in, 23 Kanuni Evvel 1325 (5 Ocak 1910) tarihli sayısındaki karikatürde (Karikatür 6), havadaki tayyareye bağıran bekçi bilet parasını istemektedir:
“Karaköy Köprüsünde:
Hey havadaki, onluğu ver de öyle geç…”
Muhtemelen bu karikatür de İstanbul’da ilk uçuşun gerçekleştiği şenliklerden sonra çizilmiş karikatürlerden biri…
Kalem dergisini bu üç sayılık seri ile tamamladık. “Meşrutiyetten Cumhuriyete Karikatürlerde Havacılık” yazı dizimize diğer dergilerle devam edeceğiz…
Kalem’in, 26 Teşrini Sani 1325 (9 Aralık 1909) tarihli sayısının kapağındaki karikatür de (Karikatür 5) bunlardan biridir. “İstanbul’da Tayyare Müsabakaları” başlıklı karikatürün altında “Kıskançlık…” yazar ve bir kaleye mahkûm edilip, zincirlenmiş “kara” bir kuş olarak çizilen II. Abdülhamit, havada uçan bir kuş ve tayyareye “haset ve hasretle” bakmaktadır. Özgürlüğe ve eski güzel günlerindeki gücüne özlem duymaktadır.