Thumbnail
  • 15.11.2023

Dünyayı kasıp kavuran Karayip Korsanları efsanesinin baş karakteri Jack Sparrow’u sanırım hepimiz tanıyoruzdur. Parlak zekası, çevik hareketleri ve alışılmadık replikleriyle hepimizin hafızasına kazındı Jack Sparrow. Ama Jack Sparrow hakkında bilinen hikayenin dışında bir de bilinmeyenler var. Sparrow aslında tamamen kurguyla ortaya çıkarılmış bir karakter değil, Disney şirketi aslında bu karakteri ortaya çıkarırken gerçek bir insandan esinlenmiştir. Ve bu insan eski ismiyle Jack Ward, yeni ismiyle, yani Müslüman olduktan sonraki ismiyle Yusuf Reis’tir.  

J ack Ward, 1500’lü yıllarda balıkçı bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Bu yüzden doğduğundan beri denizlerle iç içe büyümüş ve derin sularda nasıl yaşaması gerektiğini çok iyi öğrenmişti. Jack Ward’e çevresindekiler “Jack Birdy” diye hitap ediyordu. Birdy, onun lakabıydı. Birdy kelimesi İngilizce kuş kelimesinden türemişti. Jack Sparrow’un soyadı da bir kuş türü anlamına geliyor. Belki Sparrow’un soy ismi de Jack Birdy’nin bu lakabından esinlenerek ortaya çıkarılmıştır.

İspanya ile İngiltere arasındaki anlaşmazlıklar zamanla bir savaşa dönüştü. İspanya daha önce eşi benzeri görülmemiş bir donanma hazırlayıp denizden İngiltere’ye saldırdı. İngiltere bu büyük saldırıyı bir şekilde püskürttü. Ama bu püskürtme İspanya’nın kuşatmayı kaldırmasına yetmedi ve İspanya ardı arkası kesilmeyen saldırılarla İngiltere’yi çok zor duruma sokmaya başladı. Bu saldırılarla baş edemeyen İngiltere kraliçesi, bütün İngiltere’ye İspanyol gemilerine saldırı emri verdi. Bu emirden sonra halk, İngiliz askerleriyle  birleşerek İspanyol gemilerine saldırılar düzenlemeye başladı. Jack Ward, büyümüş genç bir denizci olmuştu. Askerlerle birlikte saldırılara o da katılmaya başladı. Saldırılar başarılı oldu ve çok ses getirdi. Ve saldırıları düzenleyen balıkçılar arasından da birinin ismi çok duyulmaya başladı, Kaptan Jack Ward… Jack Ward, çok yetenekli ve zeki bir adamdı. Bu özellikleri onun İspanyollar karşısında müthiş zaferler kazanmasını sağlıyordu. Bu işten kendisi de oldukça memnundu. Hem ülkesini koruyor hem de bu saldırılar sırasında balıkçılıktan çok daha fazla para kazanıyordu. Jack Ward, bir süre sonra balıkçılığı bırakıp kendini tamamen gemi saldırılarına adadı.

Fakat önceleri kraliçenin verdiği emir sayesinde legal olan bu iş sonradan illegal olmaya başladı. Çünkü İngiltere kraliçesi hayatını kaybetmiş, yerine geçen yeni kral, İspanyollar ile barış anlaşması imzalamıştı. Anlaşmanın sonunda denizcilerin İspanyol gemilerine saldırmaları yasaklandı. Ve emirlere uymayan denizciler korsan ilan edildi. Birçok denizci, paranın peşinden koşarak emirlere rağmen korsanlık yapmaya devam etti. Ancak Jack Ward, ülkesine bağlı bir adamdı ve gemilere saldırmayı bırakıp balıkçılığa geri döndü. Ama ülkenin ekonomik durumu savaştan sonra iyice kötüleştiği için balıkçılıkla geçimini sağlayamadı ve kraliyet donanmasına katıldı. 

Aslında o tarihlerde donanmaya katılmak hiç de arzu edilen bir şey değildi. Çünkü donanmadaki denizciler çok düşük maaş alıyorlardı ve çok ağır işlerde çalışıyorlardı. Jack Ward, buna rağmen donanmadan ayrılmadı ve ülkesine hizmet etmeye devam etti.

Bir gün çalıştığı gemiyle birlikte denize açılmışlardı. Açıldıktan birkaç gün sonra gemiye bir haber geldi. Birkaç zengin İngiliz soylusu, bütün mal varlıklarıyla birlikte İngiltere’den ayrılıp İspanya’ya kaçmışlardı. 

Bu haber ülkesi için birçok zorluğa katlanan Jack Ward’ün hiç hoşuna gitmemişti. Gemideki mürettebatla anlaştı ve İngiliz soylularının gemilerine saldırmaya, ganimetleri almaya karar verdi.

Açık denizlerde gemileri yakalayıp saldırdılar. Fakat istediklerini bulamadılar. Gemilerde ganimet yoktu. Bu saldırı haberi İngiliz krallığının kulağına gitti ve kral, Jack Ward’ün ölüm emrini verdi. Bu saatten sonra Jack Ward ülkesine geri dönemezdi. Mürettebatı ile birlikte ülkeden kaçmak zorunda kaldı. 

Mürettebat bu saatten sonra kendi başının çaresine kendisi bakacaktı. Birbirlerinden başka kimseleri yoktu. Bu yüzden gemide gerçek bir düzen sağlamaları gerekiyordu. Geminin yeni kaptanını seçmek için oylama yapıldı ve Jack Ward, oy üstünlüğü ile gemiye kaptan seçildi. Ve bu seçim, korsanların yaptığı ilk seçim olarak tarihe geçti. 

Yeni kaptan Jack Ward, bu tarihten sonra mürettebatıyla açık denizlerde dolaşıp gemi korsanlığı yapmaya başladı. Yeni bir gemi ele geçirip bu gemiye “Little John” adını verdi. Bu, haksızlıkla savaşan, zenginlerden alıp fakirlere dağıtan Robin Hood efsanesinin yardımcısının adıydı. Yani Jack Ward, kendisini bir korsan olarak değil, “Denizlerin Robin Hood’u” olarak görüyordu. Tarihçilere göre de bu gerçekten böyleydi. Jack Ward, sıradan aç gözlü bir yağmacı değildi, zenginlerden alıp fakirlere dağıtıyordu. 

İngiliz hükümeti bu olaylardan iyice nem kapmaya başladı. Ve ülkesinin ticaretine ve güvenliğine tehdit olarak gördüğü Jack Ward’ü yakalayabilmek için bütün filoyu peşine taktı. Jack Ward, usta bir denizciydi ama bütün filo peşindeyken saklanması imkansızdı. Yakalanmamak için önce Cezayir’e oradan da Yunanistan sularına kaçtı. 

Yunanistan sularında seyrederken değerli kumaşlar taşıyan bir Yunan gemisini ele geçirdi. Bu saldırıdan sonra Yunanlar da, Kaptan Jack Ward’ün peşine düştü ve böylece Jack Ward, dünyanın en çok aranan adamı oldu. Bu durum onun için büyük bir problem haline gelmişti. Çünkü yanaşacak ve ele geçirdiği malları satacak bir kıyı bulamıyordu. Çaresiz kaldı ve o an için en güvenli yer sayılan Morocco Limanı’na yanaştı. 

Gemilerden ele geçirdiği malları Morocco’da sattı ve çok büyük paralar kazandı. Bir süre mürettebatıyla birlikte burada yaşayabilirdi, burası onlar için güvenli görünüyordu. Morocco’da dolaşırken savaştan sonra İspanyollar’ın elinden kaçıp Morocco’ya sığınan İngiliz ve Hollandalı denizcileri gördü. Bunlar bir zamanlar omuz omuza savaştığı denizcilerdi. Halleri içler acısıydı. Bu durum Jack Ward’ü çok üzdü. Ward, kazandığı paranın büyük bir kısmını onlar için harcadı. Bu cömertlik sefil haldeki denizcilerin çok hoşuna gitti ve içlerinden 32 tanesi Jack Ward’ün mürettebatına katıldı. Jack Ward’ün denizcilerinin sayısı böylece 100’ü geçti. O artık küçük bir filo sahibiydi.

Uzun bir süre Morocco’da yaşadıktan sonra Tunus’taki Osmanlı komutanı Kara Osman ile bağlantı kurdu. Osmanlı’nın Tunus kıyılarında kendisine yer vermesi şartıyla Osmanlı filosuna yardım etmek üzere anlaşma yaptı. Ve bu tarihten sonra Tunus’ta yaşamaya başladı. Tunus’u yeni yurdu olarak kabul etti. Yıllarca başarılı bir şekilde Tunus’ta deniz ordularını yönetti.

Jack Ward’ün Tunus’taki başarıları her yerde duyulmaya başladı. İngiltere Krallığı’nın da kulağına gitti. İngiltere kralı bu başarıları duyunca Jack Ward’ü affetmeye karar verdi. Bir elçi gemisi gönderdi ve Jack Ward’e bu kanunsuz yaşam tarzını bırakmasını, düzgün bir hayat sürmesini, bunun karşılığında İngiltere’ye dönebileceğini söyledi. Fakat ilginç bir olay yaşandı, Jack Ward’e yanlış yolda olduklarını anlatmaya gönderilen elçi ve mürettebatı da İngiltere’ye dönmeyip Jack Ward’ün filosuna katıldı.

Jack Ward, insanlarda çok nadir rastlanan bir özelliğe sahipti. Konuşması ve duruşuyla İnsanların kalbine dokunuyor ve onları etkiliyordu. Elçiyi ve mürettebatı da bu şekilde etkilemişti. Bu olayı duyan İngiliz halkı, krala meydan okumaktan korkmayan bu adamı kahraman ilan etti. 

Başarıları birbirini kovalayan Kaptan Jack Ward, 1609 yılında İslamiyet’in en doğru din olduğunu kabul ederek Müslüman oldu ve adını da “Yusuf Reis” olarak değiştirdi. Müslüman olmadan önce her daim içtiği alkolü de bıraktı.

İslamiyet’i seçtikten sonra Jack Ward’ün hayatı çok zorlaştı. Din değiştirdiği için onu seven insanlar ona düşman kesilmişti. Bu yüzden sayısız suikaste uğradı. Ama bu suikastlerin hiçbirisi başarılı olamadı.

Suikastler başarılı olmayınca ona düşman kesilenler, onu psikolojik olarak yıkmaya çalıştılar. Onu her yerde kötüleyip, İngiliz halkı arasındaki itibarını yerle bir etmek için bir sürü makale yazdılar. Hatta Türk olan bir Hristiyan adında bir kitap bile kaleme aldılar. Ama bunların hiçbirisi Yusuf Reis’i yıldırmadı. Güzel ahlaklı ve yardımsever bir denizci olarak dinini yaşamaya devam etti.

Yusuf Reis, yıllar sonra Tunus’taki Osmanlı donanmasına komutan seçildi. 70 yaşında olmasına rağmen donanmayla sayısız operasyona katılıp düşmana karşı amansız mücadeleler verdi. 

Ve tarihler 1623’ü gösterdiğinde, o günlerde oldukça yaygın olan veba hastalığı Yusuf Reis’i de buldu. Denizlerde düşmanlarına aman vermeyen Yusuf Reis, bu hastalığa yenik düştü ve hakkın rahmetine kavuştu.

 

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği