HAVACILIKTA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE ÇEVRE-2
Küresel iklim değişikliği, çevre kirliliği, ormanların azalması ve sonucunda ekolojik sistemin zarar görmesi gibi sorunlar dünyamıza zarar vermekte ve dünyamızın bağışıklık sistemini tahrip etmektedir. Sürdürülebilirliği tehdit eden bu unsurlar kapsamında havacılık işletmeleri de dahil olmak üzere tüm işletmeler özellikle pazarlama ve lojistik alanında çevreye zarar vermeyen, gelenekselden daha farklı yöntem ve stratejiler uygulamak zorundadır.
İşletmelerin ekonomik, sosyal ve çevresel hedeflerini iş modellerine entegre etmesi olan sürdürülebilirlik havacılık sektöründeki tüm paydaşlar tarafından son dönemlerde üzerinde özellikle durulan niş bir mecra haline gelmiştir.
Karbondioksit emisyonu, küresel sera gazlarının dörtte üçünü oluşturmaktadır. 1800’lü yıllardan günümüze karbondioksit emisyonu yaklaşık yüzde 40 artmıştır (IPCC). Sera etkisinin bir küresel tehdit haline gelmesinin temel nedeni emisyon miktarlarının 1950 sonrasında ciddi artış göstermesidir. Kasım 2021 verileri ile bu miktar 417 ppm'dir.
Havayolu şirketi olmak büyük sorumluluklar gerektirmektedir. Artık havayollarının günümüz ortamında rekabet ettiği unsurlar da dönüşmüştür. Sürdürülebilirlik ve yeşil pazarlama stratejileri de bu dönüşen paradigmalardan en önemlileridir. Örneğin KLM kişisel ayak izini azaltmak adına SIFIRCO2 adlı hizmetle uçakların çevre üzerinde bıraktığı etkiyi telafi etmeye çalışmaktadır. Bu kapsamda yolcular isterlerse belirli bir ücret ödeyerek Panama’daki “CO2OL Tropical Mix” isimli yeniden ağaçlandırma projesine katkıda bulunabilmektedir. Panama’daki bu yeniden ağaçlandırma projesi, Gold Standard for the Global Goals etiketine sahiptir. Bu kalite damgası bir projenin dayanıklılık, biyoçeşitlilik ve çeşitli sosyal yönlerle ilgili gereksinimleri karşıladığını simgeler. SIFIRCO2 hizmet ücreti uçak tipine, uçulan mesafeye ve uçuşun fiili yük faktörüne göre hesaplanır. Bu hizmetin bedeli de Avrupa içi uçuşlarda 4 Euro, kıtalararası uçuşlarda ise 5 ile 16 Euro’dur. Bu proje sayesinde bugüne kadar 7,5 milyonun üzerinde ağaç dikilmiş ve nesli tükenmekte olan 15 tür ormanlara geri dönmüştür.
Sürdürülebilirlik kapsamında havacılık sektöründeki karbon emisyonunu azaltmak için en optimum çözüm şu aşamada sürdürülebilir yakıtlara geçmektir. Zaten Airbus ve Boeing de bu alanda çalışmalar yapmaktadır.
Bu anlamda Boeing 2030 yılına kadar uçaklarını yüzde 100 sürdürülebilir yakıtlarla uçabilir hale getireceğini belirtmiştir. Zaten bu da sektörün 2050 yılına kadar karbon emisyonlarını yüzde 50 azaltma hedefine ulaşması için atılması gereken bir adımdır. Bu adımların; verimlilik iyileştirmeleri, sürdürülebilir havacılık yakıtlarının (SAF) kullanımı (biokütle ve sentetik hammaddelerden), karbon dengeleme ve yeni teknolojiler dahil olmak üzere birden fazla yaklaşımla sağlanacaktır. Biyojet yakıtları, şu anda mevcut olan en fazla denenmiş ve kabul görmüş sürdürülebilir havacılık yakıtı türüdür. Sentetik jet yakıtının yüksek maliyet nedeniyle üretimi oldukça sınırlıdır. Bu nedenle biyojet yakıtları gelecekte en fazla kullanılacak olan jet yakıtıdır. Mevcut biyojet üretimi 2019 yılında yaklaşık 140 milyon litre olarak gerçekleşmiştir ancak ticari anlamda üretim ve kullanım yetersizdir (şu anda havacılık sektörü tarafından kullanılan yakıtın yüzde 1’inden azı). Bunun nedeni, teknoloji geliştirme hızının yavaş olması ve bu yakıtların yüksek maliyetidir.
İskandinav Havayolları SAS, kiraladığı ilk üç A321LR uçağını teslim almış ve en verimli uzun menzilli tek koridorlu uçakları kullanan en yeni havayolu olmuştur. Hamburg’dan Kopenhag’a yapılan teslimat uçuşunda yüzde 10’luk sürdürülebilir jet yakıtı karışımı kullanılmıştır. Bu girişim, SAS’ın karbon ayak izini azaltma taahhüdünün ve Airbus’ın havacılık sektöründeki iddialı karbonsuzlaştırma hedeflerinin bir parçası olarak görülmektedir. Airbus, müşterilerine sürdürülebilir havacılık yakıtıyla yeni jet uçakları alma seçeneği sunan ilk uçak üreticisi olarak bu tür teslimat uçuşlarını 2016’dan beri gerçekleştirmektedir.
İşletmelerde sürdürülebilirlik bağlamında “kurumsal sosyal sorumluluk”da öne çıkan bir kavramdır. Sürdürülebilir bir işletme olmak için ekonomik sürdürülebilirlik (karlılık, verimlilik), sosyal sürdürülebilirlik (eşitlik, sosyal sorumluluk) ve çevresel sürdürülebilirlik (doğal kaynaklar, çevre) bileşenlerini başarılı bir şekilde bir araya getirmek gerekmektedir. Bunun için uygulanacak olan yeşil stratejilerin karlılık, sürdürülebilirlik ve uzun ömürlülük gibi nedenleri dışında marka imajı, rekabet avantajı sağlama gibi avantajları da vardır.
Çevre politikalarının günümüz dünyası için taşıdığı önemi de dikkate alırsak, iklim değişikliğinin önüne geçilmesi için sivil havacılık sektöründe emisyonların azatlımı çalışmaları ve bu konuda ülkelerin hazırlayacakları eylem planlarının hızla hayata geçirilmesinin çok önemli olduğu açıktır. Artık tüm havacılık işletmeleri havacılık adına sürdürülebilir bir gelecek yaratma yolunda stratejiler geliştirmelidir. Endüstri 4.0 toplumunda artık bilinçli ve ne istediğini bilen tüketiciler yer almakta ve bu tüketiciler satın aldıkları ürün ve hizmetleri sunan işletmelerin çevreye karşı olan sorumluluklarını yerine getirdiklerini bilmek istemektedir. Yani artık ekonomik kaygılar dışında çevresel, sosyal ve etik kaygılar da önemlidir. Bu bağlamda, proaktif sürdürülebilir stratejiler üretip geliştiren ve bu stratejileri kendi işletme yapılarına adapte edebilen işletmeler rekabet avantajı sağlamaktadır. Tüketicilerin ekolojik sorunlara karşı ilgilerinin artmasıyla birlikte işletmelerin toplumsal rollerinde de değişimler gözlenmektedir.