Çeşme, dünya güzeli bir liman. Yazımın başlığından da gördüğünüz gibi iddialı bir deyim kullandım. Gerçekten de en güzel, en esintili, en renkli, en mavi ve en samimi bir liman. İstanbul’dan araba ile çıktığım yolculuk tam 8 saat sürdü. İzmir’den, Urla ya da Çeşme Yarımadası olarak anılan yarımadaya giden yola giriyorsunuz karşınıza dünya güzeli Çeşme çıkıyor. İzmir ile Çeşme arası yaklaşık 80 km. Çeşme’nin doğusunda Urla, kuzeyinde ise Karaburun yer alıyor. Yol o kadar güzel ve keyifli ki inanın hiç bitmesini istemiyorsunuz.

 

 

Gittiğim kentlerin tarihini araştırmak benim başlıca işim. Bu da benim tarihçi oluşumdan kaynaklanıyor sanırım. Ama inanın geçmişini öğrendiğiniz zaman bakış açınız değişiyor. O halde şimdi gelelim Çeşme’nin tarihçesine. İ.Ö. 7. yy’da Giritliler tarafından Erithrai (Ildırı) adı ile kurulmuş. İsa’dan önce 560’ta Lidyalıların egemenliğine girmiş olan şehir, Büyük İskender tarafından özgürlüğüne kavuşana kadar Perslerin egemenliğinde kalmıştır. 11. yüzyılın sonlarında ise bir Türk denizcisi olan Çaka Bey ile Türk egemenliğine kavuşmuştur. 14. yüzyılın sonlarına doğru ise Osmanlıların egemenliğine girmiştir.

 

Çeşme ile ilgili en çok sorulan soru şu: Neden buraya Çeşme adı verilmiştir? Bu sorunun yanıtı çok kolay; çok sayıda çeşmeye sahip olduğu için (bunların büyük bir kısmı halen duruyor). Yani Çeşme’nin antik çağdaki adı Cyssus iken bugün Çeşme denmesinin en temel nedeni o limana yanaşan denizcilerin faydalanması için çok sayıda çeşme yaptırılmış olması.

 

Çeşmeye girer girmez hemen Osmanlıdan kalan tarihi geçmişle karşılaşıyorsunuz. Önce sizi tüm görkemi ile Çeşme kalesi karşılıyor. Kale ve hemen yanındaki Kervansaray bence kentin kalbi.

 

Çeşme Kalesi İkinci Bayezıd tarafından yaptırılmış. Ve günümüzde en çok ziyaretçi çeken yer bu kale. Bugün müze olarak kullanılan kale, o dönemde 1508’de Mimar Mehmet’e yaptırılmış. Önceleri deniz kıyısında olan kale zamanla kıyının doldurulması ile bugünkü yerinde. Kalenin içinde bir de Arkeoloji Müzesi bulunuyor. Günümüzde Çeşme Festivali bu kale içinde düzenleniyor.

 

Gelelim çok etkilendiğim Kervansaray’a,1529’da Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış tam bir Osmanlı mimarisi. Tam bir kervansaray. O kadar etkileyici ki ancak görmeniz lazım.

 

Çeşme denilince denizi ve kumsalı da eklememiz lazım tabi ki. Burası tam bir plaj cenneti. Özellikle Ilıca bölgesi tam bir turistik plaj kasabası. Yaklaşık Çeşme’den 5 km uzakta bulunan Ilıca’da aynı zamanda termal tesisler de bulunuyor. Çünkü buradaki su sıcaklığı 50 derecenin üstü. Adı gibi tam bir ılıca.

 

Bir de oldukça popüler Alaçatı var ki. Burası aslında sörf tutkunlarının yeri. Çeşme’den yaklaşık 7 km uzaklıkta bulunan Alaçatı’da hiç bir zaman eksilmeyen rüzgâr, sörf tutkunlarını adeta buraya davet ediyor. Oldukça turistik olan Alaçatı’da her taraf otel, pansiyon ve restoranlar ile dolu. Aslında merkez ile sahil arası 2 km. Yani Alaçatı merkezi sahilden hayli içeride yer alıyor. Denizi seviyorsanız, hele deniz sporlarına ilgi duyuyorsanız mutlaka Alaçatı’ya uğramalısınız.

 

Pasaportunuz yanınızda ise Çeşme’den günübirlik Sakız adasına gidip gelebilirsiniz. O kadar yakın ki. Limandan yaklaşık 45-50 dakikalık bir motor ya da hızlı feribot yolculuğu ile Sakız adasına gidebiliyorsunuz. Adaya adını vermiş olan Sakız ağaçları ile ünlü Sakız adasında yapacak çok şey var ve yiyecek lezzetli deniz ürünleri de bulmanız mümkün. Örneğin ünlü sakız reçeli ve sakız rakısı. Çeşme’ye gelmişken mutlaka Sakız adası görülmeli.

Ben Çeşme’de limanın tam karşısında oldukça güzel bir otelde kaldım. Limana yakın olması bana hareket kolaylığı sağladı. Ayrıca restoranlara da yakın oluşu benim açımdan çok iyi idi.

 

Ünlü Tarihi Rumeli Pastanesi’nden sakızlı kurabiyemi alıp deniz kıyısında demli bir çay eşliğinde Sakız adasını izleyerek Çeşme’nin tadını çıkarın. Ben öyle yaptım. Ya da sakızlı dondurmasının tadına mutlaka bakın. Tabii bir de güzelim Ege mutfağının da nefis mezeleri eşliğinde en güzel balıklarını tadın. İşte sizlere önerim bunlar.

Gezmek, tarihi solumak, denize girmek, belki zamanınız yeterli ise Sakız adasına geçmek, nefis yemeklerden yemek, spor yapmak. İşte Çeşme’ye gitmek için nedenleriniz.

 

Görmediyseniz mutlaka gidin. Yüzünüzde denizden gelen hafif ıslak deniz suyu ile karışık rüzgârı hissedin. İnanın tekrar buraya geleceksiniz.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği