Yunanistan’ın en ünlü ve bence coğrafi bakımdan en ilginç adası Santorini’deyim bu ay. Ege Denizinin güneyinde yer alan ve Kiklades ada grubuna ait adalardan birisi burası. Yunancada çember anlamına gelen cyclos sözcüğünden geliyor. Aslında bu adalar Delos adası etrafında dairesel bir şekilde dizildikleri için böyle deniliyor. Hepsi toplam 12 adadan oluşuyor. Üstelik oldukça da küçük bir ada Santorini topu topu 75 km kare. Aslında en önemlisi burası öyle ünlü ki herkes Santorini’yi görmeye koşuyor adeta.

 

 

 

Yunan adalarını severim. Gerek komşu ülke oluşu, gerekse de ortak kültürler dolayısı ile bizimle çok benzerlikler gösterdikleri için hiç yabancılık çekmem. Santorini’ye giderken de hep aynı duygular ile yola çıktım. Adanın Yunanca Adı Thira, İtalyancası Santorini. Asıl adı Thera iken, Venediklerin buraya Santa-İrini adını vermeleri ile bugünkü adını almış. Herkesin kullandığı ve bilinen ismi de bu.

 

 

Santorini’nin volkanik bir ada oluşu bence turistleri buraya çekiyor. Ya da hakkındaki türlü rivayetler gizemler insanları buraya çekiyor. İ.Ö. 1650-1450 yılları arasında Minos patlaması olarak bilinen bir volkanik patlama meydana geliyor. Adanın 73 km Karelik bir alanı deniz altında kalıyor. İ.Ö. 1450’deki patlama asıl patlama olup, ada bugünkü hilal şeklini alıyor. Ve buradaki Minos uygarlığını suya gömüyor. Ada hem volkanik patlamalara maruz kalıyor, hem de çeşitli depremler yaşıyor. Böylece de Santorini’de farklı toprak ve kaya yapıları gözleniyor. Bu patlamanın diğer adalar üzerinde de etkileri oluyor. Örneğin en büyük yıkımın Girit Adasında olduğu söyleniyor.

 

Santorini sırası ile Minolailar, Dor, Fenisliler, Romalılar ve Venedikliler tarafından yönetilmiştir. 1537’de  Osmanlılar tarafından ele geçirilmiş 1829’da ise bu kez Yunanlıların eline geçmiştir.

 

Adaya çeşitli yollarla gitmek mümkün. Ben deniz yolu ile gittim. Hani o resimlerde görmeye alıştığınız gerçekten bembeyaz badanalı ve küp şeklindeki evleri ile mavi ve beyazın egemen olduğu tipik bir yunan adası Santorini. Gemiler adanın Skala limanına yanaşıyor. Ve buradan adanın merkezine gitmek için ya finüküleri kullanmanız gerekiyor, ya da eşeklerle çıkabiliyorsunuz. Yaya yolunu tercih ederseniz 600 basamaklı merdiveni çıkmanız gerekiyor. Ben finüküler ile belki de dünyanın en görkemli Ege denizi manzarasını izleyerek adanın merkezine ulaştım. Gerçekten unutulmazdı.

 

Adanın merkezi ve en büyük yerleşim yeri Fira (Thira). Bir de La (Oia) olmak üzere ada iki kısımdan oluşuyor. La bölgesi daha çok lüks bir bölge olarak biliniyor. Erguvanlar, mavi beyaz boyalı evler, limon ağaçları ile tam bir Akdenizli ada burası. Küçük butikleri, kafeleri ile adeta Venedik şehrinin dar sokaklarında olduğu gibi burada da kaybolmanız işten bile değil.

 

 

Adanın bu kadar turist çekmesinin nedeni adadaki volkanik yapı. Plajlarda kumlar bile siyah ya da kırmızı renkte. Nedeni ise volkanik oluşum.

 

Santorini de 2 ünlü müze var. Birisi Megaro Gyzi Müzesi. Burada 1956 depremi öncesi ve sonrasını anlatan fotoğraflar sergileniyor. Diğeri de Thera Müzesi. Bu müzede ise Santorini adası ile Atlantis arasındaki bağlar ortaya seriliyor. Bir rivayete göre Santorini adası Atlantislilere ev sahipliği yapmıştır deniliyor.

 

İşte burada gördüğünüz gibi adadaki mitolojik rivayetler de bir bir ortaya çıkıyor. Santorini’nin beni en çok etkileyen yönü belki de kayıp kıta Atlantis’in burada olabileceği miti oldu. Kısaca Atlantis efsanesinden bahsedeyim. Atlantis ya da Atlantis adası Platonun bahsettiği efsanevi bir batık ada ve onun muhteşem uygarlığı. Yeri hakkında çeşitli rivayetler ortaya atılmıştır. Platon Atlantis’in Büyük okyanusta değil de Akdeniz’de olduğunu iddia etmiştir. Sonraları buna dayanarak volkanik patlama sonunda yaşanan tsunami sonucunda Santorini ile Anafi’nin Atlantis’in su yüzeyine çıkan parçacıkları olduğuna inanılmaya başlanmıştır. Günümüzde adada volkanın hala aktif olduğu söyleniyor.

 

 

Rüzgârın eksik olmadığı, özellikle de yaz aylarında güneşin de eksik olmadığı, ancak gün batımının en güzel izlendiği ada olması ile de ünlü Santorini… Günbatımını Oia köyünde izlemek en güzeli imiş.

 

Gelelim o nefis zengin büyük porsiyonlu Yunan mutfağına. Lezzetli balıkları, salataları, zeytinyağlıları ile tam da bir Ege mutfağı ile karşı karşıyasınız burada.

 

Şimdi düşünün işte, Santorini öyle bir ada ki, macera var, mitoloji var, efsane var, gizem var ve de merak var. Adayı dolaşırken belki de Atlantis’te mi geziniyorum acaba demedim desem yalan olur. Hiç bir Yunan adasında bu kadar çok çeşitlilik yok. Burası öyle bir yer ki çok şeyler yaşanmış ve çok yorgun bir ada. Ancak müthiş bir turistik ve gizemli şöhreti var. Bu özellikleri de onu Yunan adalarının en havalısı yapıyor.

 

Santorini’yi dolaşınca ben, Platon’a hak verdiğimi düşündüm. Masallara inanmamdan mı yoksa sevmemden mi bilinmez ama ben bu adadan çok etkilendim işte bu kesin. Yazımı Platon’un Atlantis ile ilgili sözlerinin yer aldığı Kritias isimli eserinden bir alıntı ile bitirmek istiyorum. Siz de Santorini’yi bir fırsat yaratıp mutlaka görün diyorum. Belki siz de Platon’a inanırsınız.

 

 

‘…Öte yandan da savaşı idare edenler Atlantis Adasının Kralları imiş. O ada Libya’dan daha büyük olduğu halde yer depremleri sonucunda suya gömülerek… bir balçık yığınından ibaret kalmış…’  

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği