Thumbnail
  • 15.08.2023

MİLLİ MÜCADELEDE ANADOLU’YA GEÇEN

UÇAK TEKNİSYENLERİ…

 

Başkomutanlık Zaferi’nin kazanılmasında büyük rol oynadılar, yokluklar içerisinde, görevlerini özveriyle gerçekleştirdiler ve muharebe sırasındaki başarılı çalışmalarıyla, Başkomutan Atatürk’ün “İstikbâl göklerdedir!” sözünü haklı çıkardılar. Büyük Taarruz süresince İstanbul’daki uçak ve malzemenin Anadolu’ya kaçırılması için yapılan girişimler, esirlerin arasına er üniformasıyla karışıp kaçan makinistler ve büyük bir mücadelenin öyküsü…

 

Türk ordusu Mustafa Kemal önderliğinde büyük taarruza hazırlanırken, havacılık teşkilatı da buna paralel bir faaliyet içindeydi. Sakarya Zaferi kazanılmış olmasına rağmen, Yunan ordusunun Anadolu’dan atılması için hazırlıklar devam ederken, Milli Mücadele’yi yöneten Mustafa Kemal’in amacı eksiklikleri giderilmiş, en azından düşmanın imkânlarına yaklaşmış bir orduyla taarruza kalkmaktı. Daha önceki muharebelerde verilen büyük kayıpların, silah, araç ve gereç bakımından eksikliklerin giderilmesi için yaklaşık bir yıl süren bir hazırlık dönemine girilmişti. Mustafa Kemal kesin taarruz için bu hazırlıkların bitirilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Birincisi ve en önemlisi milletin buna hazırlanması; ikincisi meclisin, halkın, milletin bu iradesini kararlılık ve cesaretle ortaya koyması; üçüncü olarak da düşmana karşı savaşacak ordunun hazırlıklı olması gerekmekteydi.

16 Mart 1920’de, İstanbul’un itilaf devletleri’nce resmen işgal edilmesinden sonra, Maltepe İstasyonunda bulunan Türk havacıları, tehlikeli şartlar altında Anadolu’ya geçmeye başlamışlardı. Geri kalan havacılar İstanbul’da kendilerini tanıyan Ermenilerce ihbar edilerek Arapyan Hanı’na hapsedilmişlerdi. Yakalanamayanlar da daha sonra Anadolu’da Milli Mücadele’ye katılmışlardı. İngilizler bu gelişme üzerine Maltepe İstasyonunu işgal ederek uçak ve malzemeleri tahrip ederken, bir kısmına da el koydu. Bu sırada Maltepe Meydanı’nda muhtelif cinsten 45 uçak bulunmaktaydı ki bunların yarısından fazlası uçabilecek durumdaydı.

İstanbul’dan Anadolu’ya firar planı

Ferit Paşa Hükümeti kurulduktan sonra tayyarecilerin Anadolu’ya geçip milli kuvvetlere katılacakları düşüncesiyle İstanbul, İzmir, Konya ve Erzurum’daki tayyare istasyonlarının müdürlerini değiştirdi. Bu olaydan sonra tayyarelerin uçurularak gizlice Anadolu’ya geçmesi için geceleri hazırlıklar başladı. İstanbul’daki uçakların Anadolu’ya geçirilmesi ve Milli Mücadele saflarında savaşması için planlar yapılırken ilk düşünülen milli kuvvetlerin bombalanması maksadıyla uçurulacak uçakların firar etmesiydi. Bunu öğrenen İngilizler, bu uçuşları hemen engelleyince Anadolu’ya uçaklarla kaçış planı başarılı olamadı. Bu olumsuz şartlarda yirmi kadar tayyareden sadece üç tanesi uçuşa hazır hale getirilebildi.

Üç deneme, üç başarısızlık…

Hazırlanan üç uçağın kaçırılması için yapılan girişimlerin üçü de başarısız oldu. Uçurulabilecek oldukça iyi bir durumda olan Fokker’ler, birkaç Albatros av ve keşif ve LVG gibi on beş, yirmi kadar tayyare olduğu halde yalnız bir av Fokker, bir Albatros D-III ve bir de keşif A.E.G. tayyaresi uçuşa hazırlanabilmişti. Bunlardan Fokker tayyareci Gedikli İsmail Zeki (bilahare İzmir’in istirdadından sonra akrobasi uçuşunda kilise duvarına çarparak şehit düşmüştür) komutasında uçuşa geçmiş fakat oldukça süratli olan bu tayyarenin kalkması için zor şartlarda hazırlanabilen küçücük meydanın alanı, tayyare yerden kesilmeden önce bittiğinden, zorla kaldırılmak istenen tayyare havada tutunamayarak o civarda bulunan köprücü bölüğüne ait tombozlara çarparak parçalandı. Tayyareci Gedikli İsmail Zeki ufak tefek yaralarla kurtuldu.

Kaldırma kabiliyeti nazarı itibara alınmadan Şakir Hazım’ın eşiyle makinist Büyük Eşref’in rasıt mahallinde bindikleri ve pilot Büyük Vecihi’nin idare ettiği A.E.G. keşif tayyaresi, makinistlerden başka insanların bindirilmesi yüzünden yerden kalkamayarak parçalandı ve içindekiler ufak tefek yaralarla kurtuldular.

Üçüncü tayyare olan Albatros D-III, Başgedikli Kazım komutasında başarıyla havalanıp İznik civarına, yani milli kuvvetlerin hükmettiği mıntıkaya inebilse de; indiği arazi evvelce tayyare inişi için hazırlanmamış olduğundan telgraf tellerine takılarak önüne çıkan bir hendeğe girdi ve tayyare parçalandı, fakat pilota bir şey olmadı.

Kısacası üç uçaktan ikisi havalanamadı, biri ise inemedi. Bu girişimi öğrenen işgal kuvvetleri, Maltepe’deki tüm uçak ve mühimmatı yaktı. Bu durumda Anadolu’ya nakledilebilecek sadece insan kaynağı kaldı.

Uçak Teknisyenleri Anadolu’da…

Bu üç denemenin de başarısız olması ve Maltepe’deki istasyonun yakılmasından sonra istasyon komutanı Yüzbaşı Fazıl, maiyetindeki küçük zabit ve erlerle birlikte Anadolu’ya geçmeye karar verdi. İstanbul’daki pilot ve uçak teknisyenlerinden bir kısmı bir kafile ile Anadolu’ya geçmeyi başarırken, tayyare ile kaçmayı tasarlayan ama başaramayan tayyareci subaylar  ile küçük zabitlerden bir kısmı,  er elbisesi giydirdikleri tayyareci Vecihi ile makinist Eşref’i de yanlarına alıp,  kafile halinde gitmekte olan esirlerin arasına karışarak önce Mudanya’ya sonra ise, Bursa üzerinden Konya Tayyare İstasyonu’na ulaştılar. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra İzmir’de dağıtılan istasyonun bazı çalışanları da Konya’ya giderek buradaki tayyare istasyonunda çalışmaya başladılar.

İstanbul’dan Anadolu’ya geçebilen havacılar, İzmir’den gelenlerle Konya Tayyare İstasyonu’nda toplandı; mevcut uçaklar cins ve tiplerine göre sınıflandırıldı ve imkanlar ölçüsünde onarılmaya başlandı. Ancak birçoğu malzeme bulunmadığından tamir edilemedi. Bu sırada memleketin dünyayla bağlantısının kesilmiş olması, uçaklar için gerekli malzemenin temin edilmesine imkan vermiyordu.

Hava birliklerinde uçakların onarılması için gerekli olan malzeme de hemen hemen hiç yoktu. Bu malzemeler ya yurt dışından gizli veya kaçak yolla getiriliyor ya da işgal ordusu mensuplarından para karşılığı temin ediliyordu. Diğer yandan Fransa ve İtalya’dan uçaklar satın alınmış olsa da üzerinde makineli tüfek bulunmuyordu. Bu uçaklar Ankara Hükümeti’ne satılırken özellikle üzerlerindeki silahlar söküldüğü için, Birinci Dünya Savaşı’nda Alman uçaklarından kalma makineli tüfekler takıldı. 1922 yılının ağustos ayında bölüğün iş görebilir uçak sayısı yedisi keşif ve üçü av olmak üzere ona yükselmişti. Orduların emrinde bulunan keşif müfrezelerinin, malzemesizlik yüzünden büyük bir kısmının onarımları yapılmamaktaydı. Bütün bu imkansızlıklara ve zor şartlara rağmen, uçakların tecrübeleri yapıldıktan sonra, uçuşa hazırlanabilenler cepheye gönderilmeye başlandı.

Büyük Taarruz Öncesi Türk Hava Kuvvetlerinin Faaliyetleri Bilindiği üzere 1922 yılı düşmana kesin darbenin indirildiği yıl olmuştur. Bu bakımdan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zafere ulaştırmak için kuvvetlendirme çalışmalarına büyük önem verilmişti. Hazırlık aşamasında orduyla işbirliği ile görevlendirilen Türk hava birliklerini başarılı kılmak için malzeme, teçhizat, uçak ve personel bakımından takviye edilmesi suretiyle birliklerin muharebe gücünün artırılmasına çalışılmıştı. Eğitim ve ikmal için yapılan çalışmalara paralel olarak teşkilat bakımından da farklı alanlarda çalışmalarda bulunulmuş, ilk olarak Mili Müdafaa Vekâleti, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra uçuşa hazırlanabilecek 13 uçağın onarılmasına, Kütahya - Eskişehir Muharebeleri sırasında
II. Tayyare Bölüğü’ne katılarak lağvedilen I. Tayyare Bölüğü’nün yeniden oluşturulmasına ve kalan uçakların da Konya’da Kuvay-ı Milliye Müdüriyet-i Umumiyesi’ne bırakılmasına karar vermişti. Aynı zamanda Batı Cephesi Komutanlığı, Mayıs 1922’de iki bölüğe ilave olarak, üçüncü bir bölüğün de teşkil edilmesini istemişti. Batı Cephesi’nde teknik işlerin yürütülmesi için II. Tayyare Bölüğü Komutanı Yüzbaşı Fazıl’ın tayyare müfettişi olarak cephe karargahına atanması ve Kuva-yi Havaiye Müdüriyeti’nin lağvedilmesi teklif edilmişti. Ancak teklifi inceleyen Milli Müdafaa Vekaleti, genelde uygun bulmakla beraber elde yeteri kadar uçak ve malzeme bulunmadığından, kurulması istenen üçüncü bir bölüğün oluşturulmasına imkân olmadığını cephe komutanlığına bildirdi. Bu arada I. Bölük’ün yeniden kullanılmasına yönelik çalışmalara hız verilmişti. Diğer taraftan, Fransızlar’dan teslim alınarak Konya’ya getirilen 10 adet Breg tipinde iki kişilik keşif uçaklarından uçuşa hazırlanan dört uçakla Birinci Tayyare Bölüğü oluşturularak 21 Mayıs 1922’de uçurulmak suretiyle Akşehir’e gönderildi. Böylece Batı Cephesi Komutanlığı emrinde iki uçak bölüğü faaliyete geçmiş oluyordu. Ayrıca İtalyanlar’dan satın alınan ve Almanlar’dan alınarak Samsun’a getirilen uçakların hazırlanmasına hız verilmişti. Milli Müdafaa Vekâleti, bu hazırlıklar aşamasında bazı değişiklikler yapılması görüşüyle ilk olarak, 5 Temmuz 1922 tarih ve 13493 sayılı vekâlet emriyle Kuva-yi Havaiye Müdüriyet-i Umumiye’yi lağvetmiş ve yerine Konya’da Kuva-yi Havaiye Müfettişliği kurulmuştu.

Ayrıca, Adana’da bulunan uçak okulu Konya’ya nakledilmiş, ancak Konya’nın deniz seviyesinden yüksekliği ve meteorolojik şartların pilotaja uygun olmaması nedeniyle okul yeniden Adana’ya nakledilmişti. Diğer taraftan, Konya’dan getirilen bir istasyon kurulmuş ve istasyona bir tayyare tamir fabrikası bağlanmış, Ankara’da yeniden bir hava malzeme deposu kurulmuştu.

20 Ağustos 1922 gününden itibaren keşif uçakları başarılı uçuşlar yapmaya başlarken, av uçakları da hatlarımızın gerisinde devriye uçuşlarına başlamışlardı. Av uçuşlarına verilen ana görev cephe boyunca devriye uçuşu yaparak düşman keşif uçuşlarının hatlarımızın gerisine geçmesini engellemek ve düşmanın yapılan hazırlıklar hakkında bilgi sahibi olmasına imkân vermemekti.

26 Ağustos günü saat 06.00-08.00 arasında düşman ihtiyat grubunun ve Afyonkarahisar’ın güney bölgesindeki düşman birliklerinin durumunun keşfetmesi, av uçaklarını özellikle Afyonkarahisar ve batı bölgesinde uçurarak düşmanın keşif faaliyetlerine mani olması emri verildi.

30 Ağustos 1922’de hava yağmurlu ve bulutlar oldukça alçak olduğundan çekilmekte olan düşmana bir hava taarruzu yapılamadı. 31 Ağustos günü bölüğün bütün uçakları düşmanı bombalamak için hazırlanmışsa da hava çok fırtınalı olduğundan bombardıman görevi yapılamadı. Ancak bütün olumsuzluklara rağmen 30-31 Ağustos günlerinde keşif uçuşları yapıldı.

30 Ağustos 1922 Çarşamba günü Büyük Taarruz Harekatı Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı. Büyük Taarruz'un son safhası askeri tarihimize ‘‘Başkomutanlık Meydan Muharebesi’’ olarak geçti. Dumlupınar'da Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın ateş hatları arasında bizzat idare ettiği savaşın sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört tarafından sarılarak yok edildi veya esir edildi. 31 Ağustos sabahı düşman, muharebe meydanını kaçarcasına terk etti.

Gazi Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Büyük Taarruz ile zafer ilan edilirken “Rasıt Teğmen Avni Okar, Muhsin Alpagot, Emin Nihat Sözeri, Makine Subayı Rifat, Pilot Küçük Zabit Hayri Hoca, İhya, Vecihi, Makinist Eşref”, Anadolu’daki uçakların uçurulması için mucizeler yaratan bir ekibin üyeleri olacak ve Türk havacaılık tarihine geçecektir.

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği