Thumbnail
  • 04.04.2024

Almanca Komet ya da İngilizce Comet, kuyruklu yıldız anlamına gelir. Kuyruklu yıldızların en ünlüsü olan Halley kuyruklu yıldızı, yörüngesini takip ederken 75 yılda bir dünyamızdan gözlemlenebilir. Dünyadan çıplak gözle görülebilen bu kuyruklu yıldızı bir insan ömründe en fazla iki defa görebilir. Çocuk ya da genç yaşlarında bu yıldızı gören bir kişi yıldızı tekrar görme şansını ancak yetmiş beş yıl sonra elde edebilecektir. 

Hazreti İsa’nın doğumuyla ilgili olarak bahsedilen Bethlehem yıldızı Halley kuyruklu yıldızı olsa gerektir. Kuyruklu yıldızın 1456 yılında dünyayı ziyaret edişi ile Belgrad’ın Osmanlılar tarafından fethedilişinin ilişkilendirildiği ve Uğursuz Kuyruklu Yıldızın Papa tarafından afaroz edildiği rivayet edilir.

Birinci Dünya Savaşından önce, 1910 yılında kuyruklu yıldız dünyayı yine ziyaret etmiştir. Bu ziyaret de tüm dünyada kuyruklu yıldızın dünyaya çarpacağı söylentilerine yol açmış ve ünlü yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar da “Kuyruklu Yıldız altında bir İzdivaç” adlı romanını bu vesileyle yazmıştır. Halley kuyruklu yıldızı dünyaya en son ziyaretini 1986 yılında yapmıştı. Bir sonraki ziyareti 2061 yılında gerçekleşecektir.

Gökyüzünde çok hızlı olarak hareket eden ve peşlerinden kuyruklarını sürükleyen bu gök cisimleri, jet motoru ya da roketler kullanarak çok hızlı hareket eden hava araçlarına da isim olarak verilmiştir. 

Dünyanın ilk jet motorlu yolcu uçağı “Comet”, İngiliz De Havilland şirketi tarafından yapılmıştır ve ilk uçuşunu 27 Temmuz 1949 tarihinde gerçekleştirmiştir. 

Bu uçaktan önce 2. Dünya Savaşı yıllarının roket gücü ile hareket eden çok hızlı bir savaş uçağı da Komet (Kuyruklu Yıldız) adını taşıyordu. Alman yapımı ve roket itkili Messerschmitt ME163 savaş uçağı saatte 1130 kilometre hızı ile dünyanın en hızlı uçağı idi. Bu rekor hız ancak savaş bittikten sonra, saatte 1434 kilometre hıza ulaşan Amerikan Bell X1 deneysel uçağı tarafından geçilebilecekti. 

Alman Komet uçağı ya da takma ismi ile “uçan yumurta” deneysel bir uçak değildi. Bu uçak İkinci Dünya Savaşında görev almış ve Almanların iddialarına göre on sekiz adet, müttefiklere göre dokuz adet Düşman Bombardıman Uçağını düşürmüştü. Uçağın uzunluğu sadece 5 metre 70 santim idi ve tek bir pilot taşıyordu. 

Büyük Savaşlar insanlar ve ülkeleri için yıkım anlamına gelse de özellikle Havacılık Teknolojisi için Hızlı Gelişim anlamına gelmiştir. Savaşta avantaj sağlayabilecek teknolojilere hem çok büyük kaynaklar ayrılmış hem de bu hava araçlarının genellikle çok tehlikeli olan test uçuşları insan yaşamına önem vermeden yapılabilmiştir. 

ME163 Komet uçağı nedense bana eskiden lunaparklarda bindiğimiz yükselip alçalarak dönen oyuncak uçakları hatırlatıyor. Cessna 172 Eğitim Uçağının 8,3 metre, Silahlı İnsansız Hava Aracı BAYRAKTAR TB2 nin dahi 6,5 metre uzunluğunda olduğunu bilirsek, saatte 1130 kilometre hız yapabilen 5,7 metre uzunluğundaki bu kuyruklu yıldızın ne kadar küçük bir Uçan Yumurta olduğunu anlayabiliriz. 

Uçak günümüzde dahi benzeri olmayan ilginç özelliklere sahipti. Messerschmitt ME163 adını alacak olan hava aracının üzerinde 1937 yılında çalışılmaya başlanmıştı. Ünlü Alman uçak mühendisi Alexander Lippisch tarafından bir planör olarak geliştirilen hava aracına sonradan roket motoru takılarak devam edilmiş ve İkinci Dünya Savaşı devam ederken 1941 yılında Komet ilk uçuşunu yapmıştı. 

Komet uçağında roket motorunun yakıtı olarak T- Stoff ve C- Stoff adı verilen iki ayrı kimyasal maddenin karışımı kullanılıyordu. Her iki madde de yüksek derecede aşındırıcı, yanıcı ve patlayıcı idi. Bu nedenle Komet uçağı pilotları için düşmandan daha tehlikeli diye bir ifade kullanılmıştır. Uçak tam bir özel görev uçağı idi. 

Noktasal savunma adını verebileceğimiz bir yöntem için kullanılan bu uçakların hedefleri düşmanın Lancaster ve benzeri ağır bombardıman uçaklarıydı. Korunacak tesislerin etrafına konuşlandırılan ME163 Komet roket uçakları çok hızlı bir şekilde pistten havalanabiliyor ve pistte harekete başladıkları andan itibaren sadece 1 dakika 48 saniyede 6600 ft ve 3 dakika 45 saniyede 39000 ft irtifaya çıkabiliyordu. 

Uçak pistte iki tekerli bir iniş takımının üzerinde hızlanıyor, uçak havalandıktan sonra bu iniş takımı aşağıya fırlatılıyordu. İniş ise planörlere benzer şekilde hidrolik amortisörlü bir kızak kullanılarak yapılıyordu. 

Komet roket uçağı aslında roket takılmış bir planördü. Uçak, Roketi ateşlendikten sonra sadece 7,5 dakika çalışacak kadar yakıt taşıyordu. Dolayısıyla uçak 7,5 dakika içinde düşman uçaklarına erişiyor, onları vuruyor, daha sonra yakıtı bittiği için motorsuz kalıyordu. Bu andan itibaren planör olarak süzülen uçak başarılı aerodinamik yapısı sayesinde stola ya da burguya da girmiyordu. Uçağı kullanan pilotlar uçağı stola sokmanın neredeyse imkânsız olduğunu söylemişlerdi. 

Saatte 1130 kilometre hızla uçan bu uçak ile çok daha yavaş uçan Ağır Bombardıman Uçaklarına saldırmanın tek dezavantajı bu yüksek süratte hedef uçakları vurmanın zorluğuydu. Alman hava kuvvetleri bu zorluğu aşmanın da yolunu bulmuştu. Uçağın üst tarafına bir sıra seri atış yapabilen silah yerleştirilmişti. Komet uçağı hedef uçağın altından yaklaşıyor ve uçağa yerleştirilen bir Fotoresistor üzerine düşen ışığın azaldığını algıladığı anda bu silahlar otomatik olarak ateşleniyordu. Bu yöntemle uçağın hedefini vurma oranı arttırılmıştı. 

Uçağın çok hızlı bir şekilde yüksek irtifalara çıkması bu uçak ile uçan pilotların basınç odalarında özel eğitim görmelerini zorunlu kılıyordu. Toplam 370 adet üretilen ve savaşta aktif olarak kullanılan bu uçağın pilotlarının işi kolay değildi. Uçağın hizmete geç girmesinin nedeni de test uçuşlarında meydana gelen çok sayıda kaza ve hayatını kaybeden çok sayıda pilottu. 

 Uçakta kullanılan roket yakıtı son derece yakıcı ve patlayıcıydı. Dolayısıyla kalkış sırasında bir uçağın havalanamayıp pistten çıkması uçağın roket yakıtı tanklarının delinmesi ve patlamaya yol açması ile sonuçlanıyordu. Bu uçakla yaşanan bir pistten çıkma olayı sonrasında uçağı kullanan pilot etrafa yayılan roket yakıtının asit özelliği nedeniyle yarı, yarıya erimişti. Uçak planör olarak süzülerek iniş yaptığında da yakıt depolarında hiç yakıt kalmamış olması önemliydi. Çünkü yakıt tankı dolu olan bir uçağın inişi sırasında yakıtın patlaması pilot için mutlak ölüm anlamına gelmektedir. Uçağın planör olarak iniş yapmasının bir dezavantajı da herhangi bir nedenle piste inişte sorun yaşansa motor olmadığı için pas geçme imkanının kalmamasıydı.

Bu uçak savaşta emniyet kurallarından nasıl kolayca vaz geçilebildiğinin bir örneği olsa da roketli uçuşlar için çok kıymetli bilgiler sağlamıştır. 

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği