Resimli Gazete’nin 29 Kanuni Evvel 1339 (29 Aralık 1923) tarihli 17. sayısında yayınlanan ve derginin iki sayfasını kaplayan geniş haber İstanbul ile Ankara arasındaki havayolu hakkında. Yazı, yolculuğun nasıl olacağından ne gibi kolaylıklar getireceğine kadar birçok açıdan hava yolculuğunu ele almış… Bu yazıyı yeni harflere aktararak ilginize sunuyoruz. Yazıdaki ara başlıklar da orijinal yazıdaki gibidir.

 

Ankara ile İstanbul arasında hava yolculuğu… Eski payitaht ile yeni cumhuriyet merkezi arasında böyle bir rabıta tesisini biz çok istemiştik. Bu rabıta ne kadar havai olursa olsun, iki memleketin de gönüllerini birbirine bağlar inşallah.

 

4 Eylül 1926 tarihli Resimli Gazete’nin kapağı: “Sema hakimiyetine karar veren bir milletin çelik azminden temsiller.”

 

Resimli Gazete’nin 29 Kanuni Evvel 1339 (29 Aralık 1923) tarihli 17. sayısında yayınlanan ve derginin iki sayfasını kaplayan geniş haber İstanbul ile Ankara arasındaki havayolu hakkında. Yazı, yolculuğun nasıl olacağından ne gibi kolaylıklar getireceğine kadar birçok açıdan hava yolculuğunu ele almış… Bu yazıyı yeni harflere aktararak ilginize sunuyoruz. Yazıdaki ara başlıklar da orijinal yazıdaki gibidir.

 

Ankara ile İstanbul arasında hava yolculuğu… Eski payitaht ile yeni cumhuriyet merkezi arasında böyle bir rabıta tesisini biz çok istemiştik. Bu rabıta ne kadar havai olursa olsun, iki memleketin de gönüllerini birbirine bağlar inşallah.


Tayyarecilik Avrupa’da artık bir hava eğlencesi olmaktan çıkmıştır. Biz bunu Harbi Umumide, evlerimizin karanlık damları üzerinde sıçrayan şarapnellerin uğursuz çınlayışını dinlerken de pekiyi anlamıştık. O günden bugüne kadar, küçük büyük hepimiz, bizim fukara ülkemizde de kendimize göre bir tayyarecilik teşkilatımız olmasını temenni ettik, hatta gazetemizde de bunun için bir hayli telkinatta bulunduk.
Bugün o temennilerimizin müjdesi bize veriliyor: Askeri tayyarecilerimizden Şakir Feyzi Bey isminde bir zat, bir Alman “nakliye-i havaiye” şirketinin Türk mümessili sıfatıyla hükümete müracaat ve havai postalar tesis ederek tayyarelerle insan ve eşya naklini teklif etmişti. Hükümet bu teklifi ölçtü, biçti, hesabına uygun buldu, kabul etti. Şirket de teminat akçesini bankaya yatırdı. Şu halde biz çayı görmeden paçaları sıvamış olmuyoruz. Artık havai posta gayesi bir “emrivaki” demektir.

 

Şirketle Hükümet arasında nasıl uyuşuldu?


Şirketle Hükümet anlaşmasına göre:
1. Şirket Anadolu’da tayyare mektepleri, tamirhaneler açacak, tayyare meydanları yapacak.
2. Ayastefanos’ta (Yeşilköy) bizim bütün tayyare müesseselerimiz şirketin emrine verilecek.
3. Şirket birinci senede Ankara-İstanbul postasını tesis edecek.
4. Öteki senelerde Ankara-Sivas, Ankara-İzmir, Ankara-Konya seferlerini hazırlayacak.
5. Ankara-İstanbul seferinde günde iki posta işleyecek.
Lafla peynir gemisi yürümez demeyiniz. Şirket işe başlamış bile. Şimdiden Ayastefanos’a bir tecrübe tayyaresi geldi. Birkaç tanesi de yoldaymış ama, Macar Hükümeti bu tayyareleri huduttan geçirmek istemediği için gecikmişler.

 

“Tıpkı şimendifere, yahut vapura biner gibi, biletinizi alıp tayyare istasyonuna koşacaksınız. Bu resim Avrupa’da bir tayyare istasyonu ve halkın tehacimini gösteriyor.”

 

“İşte bir paraşüt! Farz ediniz ki tayyare kazaya uğradı. Kazazedeler, bu uzun şemsiyeye sarılarak canlarını kurtarırlar.”

 

Tecrübeye başlanıyor!
Ayastefanos’taki Alman tayyaresi ile yakında bir tecrübe de yapılacak. Gazeteci arkadaşlarımızdan iki kişi de bu tayyareye binip Ankara’ya gidip gelecekler. Galiba bu iki fedai de Tercüman muharrirlerinden Şerif Beyle ressam Ratip Tahir Beylermiş. Türkiye’yi kuşbakışı görmeye heves eden bu iki gence: “Yolunuz açık olsun!” deriz.


“Ankara ile İstanbul arasında hava yolculuğu, şanlı Türk bayrağını yedi kat göklerde dalgalandıracak şerefli bir teşebbüstür. Denebilir ki hiçbir millet, tayyaresiz medeniyet semalarında yükselemez.”


Nasıl uçacaklar?
İstanbul’dan kalkacak tayyare saatte 150 kilometre uçacak, 400 kilometrelik mesafeyi iki buçuk, üç saatte kat edecek. İstanbul’la Ankara arasındaki mesafenin böyle iki üç saatte kat edilebilmesi, en çalak (çabuk, hızlı), en seri-ül hareke kuşları bile hayrete düşürür. Bu postalar bir kere tesis etsin, artık herkes kanatlanıp uçmak dururken şimendifere bile binmek istemeyecektir. Zira şimendiferler, bu tayyarelerin yanında kağnı arabası gibi ağır, battal vesait-i nakliye sırasına geçecektir.

 

 

Gelecek sayıda: “Havada uçaktan ne fayda?”, “Tayyareye binmek yiğitlik midir?”

 

 

1968 © Uçak Teknisyenleri Derneği